The term Middle
Ages covers the thousand-year period from the fifth to the fifteenth century.
Following the occupation of the Western Roman Empire by Germanic tribes there
was a void of authority in the Latin part of the West. As a natural consequence
of this, feudalism emerged and political authority was parceled. Senators
operated the territory they received within the county, from the duke, or as a
fief contract from the king, on the condition that they fulfilled certain
responsibilities. Vassals, on the other hand, were serfs that ran the
territories to which they were entrusted. This territorial system made each
senor a local power over the lands under his sovereignty. Throughout the Middle
Ages, the Church's political attitude was influential at different levels. The
church was had not been involved in political affairs during the pagan period
of the Roman Empire and was interested in its inner workings. Upon completion
of institutionalization, he became an authority and began to intervene in the
political arena. At the beginning of the Middle Ages, the Church adopted
spiritual and secular authority as two independent powers, each having
authority in their own fields. After five centuries, the understanding that
spiritual authority was superior to the political authority began to prevail.
Thinkers of the patristic period made important contributions to the formation
and development of this understanding. These scholastic thinkers also acted on
the understanding of dual authority and based their views on the opinions theological
arguments. While the first thinkers of the scholastic period stated that the
spiritual authority should be superior, the later thinkers at that time
emphasized both the superiority of political authority and the will of the
people.
Orta Çağ, V. asırdan XV. asra kadar uzanan bin yıllık
süreyi kapsamaktadır. Batı Roma İmparatorluğu, Cermenler tarafından işgal
edildikten sonra Batı'nın Latin kesiminde otorite boşluğu oluşmuştur. Bunun
doğal sonucu olarak, feodalizm ortaya çıkmış ve siyasi otorite parsellenmiştir.
Senyörler, birtakım sorumlulukları yerine getirme koşuluyla kont, dük ya da
kraldan fief sözleşmesiyle aldıkları
toprakları, vassallarına işletmişlerdir. Vassallar ise kendilerine tevdi edilen
topraklarda serfleri çalıştırmışlardır. Bu toprak sistemi, her senyörü
egemenliği altındaki topraklar üzerinde yerel bir güç haline getirmiştir. Orta
Çağ boyunca Kilise'nin siyasi tutumu, farklı düzeylerde etkili olmuştur.
Kilise, Roma İmparatorluğu'nun pagan döneminde siyasi meselelere müdahil
olmamış ve kendi iç işleyişiyle ilgilenmiştir. Kurumsallaşmasını tamamlayınca
otorite haline gelmiş ve siyasi alana da müdahale etmeye başlamıştır. Kilise,
Orta Çağ'ın başlangıcında ruhanî ve dünyevî otoritenin iki ayrı bağımsız güç
olarak, kendi alanlarında yetki sahibi olduklarını benimsemiştir. V. asırdan
sonra ise ruhanî otoritenin siyasi otoriteden üstün olduğu anlayışı hâkim
olmaya başlamıştır. Patristik dönem düşünürleri, bu anlayışın oluşmasına ve
gelişmesine önemli katkılar sunmuşlardır. Skolastik dönem düşünürleri de, ikili
otorite anlayışı üzerinden hareket etmişler ve görüşlerini teolojik
argümanlardan çok akılla temellendirmeye çalışmışlardır. Skolastik dönemin ilk
düşünürleri, ruhanî otoritenin üstün olması gerektiğini belirtirken, o dönemin
son düşünürleri ise hem siyasi otoritenin üstün olmasını hem de halkın
iradesine dayanmasını vurgulamışlardır.
Journal Section | ARTICLES |
---|---|
Authors | |
Publication Date | July 1, 2017 |
Submission Date | August 10, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 |