Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsız bir devlet olarak yaklaşık on yıl kendi çok boyutlu iç sorunları ve yeniden yapılanmasıyla meşgul olan Rusya’nın, 2000’de Putin’in devlet başkanlığı ile başlayan yeni dönemde dış politikası dikkat çekmeye başlamıştır. 2008’de Gürcistan’a askerî müdahale, 2014’te Kırım’ın ilhakı ve sonrasında yaşanan gelişmeler Rusya’nın dış politikası üzerine akademik tartışmaları da artırmıştır. Tartışmalarda önce çıkan ve özellikle Batılı çevrelerde hakim bakış açısı, Rusya’nın büyük güç statüsüne geri dönüş arayan, gücünü maksimize etmeye ve Geniş Karadeniz’de bölgesel hegemon olmaya çalışan, revizyonist bir devlet olduğunu savunurken, azınlıkta olan yaklaşım ise Rusya’nın esas itibariyle, ABD ve NATO başta olmak üzere, Batı’dan bekasına yönelik algıladığı güvenlik tehditleri nedeniyle yeterli gücü arama eğiliminde olduğunu ve yakın çevresinde ve Geniş Karadeniz’de statükoyu muhafaza etmeye çalıştığını öne sürmektedir. Devletlerin dış politika davranışlarını açıklayan uluslararası ilişkiler kuramları açısından birinci grup saldırgan, ikinci grup ise savunmacı realizmin varsayımları ile örtüşmektedir. Bu makalede, savunmacı realist bir çerçeve kullanılarak Geniş Karadeniz Bölgesine yönelik Rus dış politikası analiz edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 18 Issue: 72 |