Hakikat tartışmasının geçmişi, insanın varoluşunu anlamlandırma çabası kadar eski ve kadimdir. Felsefe alanında ise neredeyse her sorgulama bir şekilde hakikatle ilişkilidir. Antikçağ’dan itibaren hakikat şeyleri temsil etmenin kusursuzluğuna bağlanmış ve modern çağın ardından zihinsel işlemler üzerinde incelikli bir bilgi birikimiyle farklılaşan yanlarına rağmen ilerleme idesi bu parolayla ilişkili düşünülmüştür. Fakat postmodernizm sonrası mutlak ya da evrensel hakikat iddialarının reddi ile ortaya çıkan süreç, post-truth çağı mümkün kılmış görünmektedir. Fakat hakikatin yitirildiği, önemsizleştirildiği ve görmezden gelindiği, din ve felsefenin ardından bilimin de itibarsızlaştırıldığı, her şeyin birer yoruma indirgendiği bir dönemi anlamak için kullanılan post-truh sözcüğünün ne olduğu üzerinde halen mutlak bir uzlaşı bulunmamaktadır. Bu nedenle hakikatin önemsizleşmesi üzerinden anlatılan bugünkü toplumsal durumun öncelikle felsefi açıdan araştırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda çalışmada doğruluk, gerçeklik ve hakikat kavramlarının felsefi görünümleri açıklanmış ve doğruluk ölçütlerinden söz edilmiştir. Ardından “post-truth” kavramı hakkında literatüre dayalı bir inceleme yapılarak post-truth dönem ile postmodernizmin ilişkisini belirlemek amaçlanmıştır. Konunun kavramsal arka planı çok eski zamanlara kadar gitmektedir. Kavramsal arka planından hareketle, özellikle son dönemdeki değişikliklere ilişkin açıklamalar dikkate alınmıştır. Bu konuda başta yalan olgusu olmak üzere iletişim araçlarının yaygınlaşması, kişiselleşmesi ve sosyal medyanın etkileri üzerinde durulmuştur. Bu değerlendirmeler sonucunda ne tür çözüm önerileri getirilebileceğine dair çıkarımlar ortaya konulmuştur. Özellikle sosyal medya ile ivme kazanan post-truth çağın tarihsel sürecine göz atılarak hakikat kavrayışının nasıl bir dönüşüm yaşadığı, hakikatin önemini yitirmesinin yol açacağı zararlardan nasıl korunabileceği tartışılmıştır.
The history of the discussion of the truth is as old and ancient as the effort to make sense of human existence. In the field of philosophy, almost every questioning is related to truth in some way. Since ancient times, the truth has been tied to the perfection of representing things, and after the modern age, the idea of progress has been thought to be related to this password, despite its differentiating aspects with a sophisticated knowledge on mental processes. But the process that emerged with the rejection of absolute or universal truth claims after postmodernism seems to have made the post-truth age possible. However, there is still no absolute consensus on what the word post-truh is, which is used to understand a period when the truth was lost, trivialized, and ignored, religion and philosophy followed by science were discredited and everything was reduced to an interpretation. For this reason, today's social situation, which is told through the trivialization of truth, should be investigated primarily from a philosophical point of view. In this direction, the philosophical aspects of the concepts of correctness, reality and truth are explained, and accuracy criteria are mentioned in this study. Afterwards, it was aimed to determine the relationship between the post-truth period and postmodernism by making a literature-based review about the concept of “post-truth”. The conceptual background of the subject goes back to ancient times. Starting from the conceptual background, especially the explanations regarding the recent changes have been considered. In this regard, the prevalence and personalization of communication tools, especially the lie phenomenon, and the effects of social media are emphasized. As a result of these evaluations, inferences about what kind of solution suggestions can be made have been put forward. By looking at the historical process of the post-truth age, which gained momentum with social media, it was discussed how the perception of truth experienced a transformation and how it could be protected from the harms caused by the loss of importance of truth.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Early Pub Date | March 29, 2023 |
Publication Date | March 30, 2023 |
Submission Date | August 5, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 22 Issue: 1 |
e-ISSN: 2645-8950