There is no second poet in Turkish literature who is talked about as much as Yunus Emre. So much has been said about him that Yunus Emre is almost far from being a research area for today's researchers. It's as if everything that could be said about him has been said, everything that could be written has been written. Yes, we admit it, a lot has been written and said about Yunus, but in this total you will encounter a huge pile of contradictions and a meaningless gap. Even the foreword of Beşir Ayvazoğlu's book Post-Republican Yunus Emre Comments is enough to explain the gap and contradictions we mean. Until our time, Yunus Emre's verses have been used as a tool by many people to prove their own ideology. Many people have had trouble getting Yunus to confirm the idea they had in their own memories. For example, while there are those who portray Yunus as a humanist dove of peace who supposedly saved him from the narrow patterns of sharia, there are even those who claim that Yunus's god is human and that Yunus called humans gods. Generally speaking, considering Yunus' comments made in the early periods of the Republic, it has been claimed that Yunus was an illiterate humanist. Every scientific, ideological, academic and political segment of the society protects Yunus and defines Yunus from their own perspective. However, the majority of these interpretations are far from scientific reality and consist of exaggerations along with personal suspicions and delusions. In this context, a portrait of Yunus was formed that people from all walks of life depicted in their minds; Romantic, humanist, surrealist and fantastic Yunus readings have increased considerably. However, Yunus Emre is a poet who defines his own poetry. The line "Yunus's word is from poetry, but its origin is from a book" tells us a lot about this subject. Ayvazoğlu's question in his work is "What is the power that keeps Yunus Emre alive beyond seven hundred years of history until today?" The question can be answered in this verse. Yunus's liveliness and ability to overcome time are related to the source of his poetry. It has not succumbed to time because it is nourished by a timeless source. This situation partly depends on Yunus's contact with Hodja Ahmed Yesevi and Mevlana. Because both Sufis attribute their poems to revelation. In this context, Sezai Karakoç defines Yunus as an Islamic poet and says that Yunus weaves a Muslim in his poetry with inspiration from the Quran and hadith. Fethi Gemuhluoğlu also has the same opinion. Many academics such as Kamil Veli, Necla Pekolcay, Alim Yıldız also point to this aspect of Yunus. We focused on the image of God in the verses of Yunus and tried to touch upon the sources of this image. In this study, where we aim to contribute to the view based on Sezai Karakoç, we first described Yunus's poem in his own words. Then, we included the opinions of field researchers on this issue. Then, we tried to identify the verses that are the source of Yunus's vision of God with the titles. As a result, we saw that Yunus was knowledgeable of almost all the information in the Quran on the subject. We realized that the reason why Yunus Emre's poems are called hymns among the public and in scientific circles is that they are composed of subjects belonging to God, rather than being composed, and that their origin is the Quran. Because the main subject of Yunus's poetry is Allah. Subjects such as loving Allah, knowing Him as existing and one, not accepting anything as equal or similar to Him, considering Him closer than ourselves, taking refuge in Him, remembering Him and thanking Him are the subjects of Yunus hymns. It encompasses from beginning to end. Considering that the source of this information is revelation, we must admit how accurate Karakoç is in his views. In general terms, this study can be evaluated as an introduction to only one issue on Yunus's knowledge of revelation.
Türk edebiyatında Yunus Emre kadar hakkında söz söylenen ikinci bir şair yoktur. Onun hakkında o kadar çok şey söylenmiştir ki günümüz araştırmacıları için Yunus Emre neredeyse bir araştırma alanı olmaktan çok uzaktır. Sanki onun hakkında söylenebilecek her şey söylenmiş, yazılacak her şey yazılmıştır. Evet, kabul ediyoruz, Yunus hakkında çok şey yazıldı, söylendi ama bu yekûnun içerisinde devasa bir tezatlar yığını ve anlamsız bir boşluk karşınıza çıkar. Beşir Ayvazoğlu’nun Cumhuriyet Sonrası Yunus Emre Yorumları kitabının önsözü bile kastettiğimiz boşluğu ve tezatları anlatmaya kâfidir. Zamanımıza kadar Yunus Emre mısraları, pek çok kişinin kaleminde kendi fikrini ispat etmek için kullandığı bir aparat olarak kullanılmıştır. Örneğin, Yunus’u güya şeriatın dar kalıplarından kurtaran hümanist bir barış güvercini olarak tasvir edenler olmuş ve Yunus’un tanrısının insan olduğunu, Yunus’un insana tanrı dediğini iddia edenler dahi çıkmıştır. Genel itibarı ile Cumhuriyetin ilk devirlerinde yapılan Yunus yorumları dikkate alındığında Yunus’un, okuma yazma bilmeyen bir hümanist olduğu iddia edilmiştir. Toplumun ilmî, ideolojik, akademik, siyasi her kesimi Yunus’a sahip çıkmakta ve kendi pencerelerinden bir Yunus tarifi yapmaktadır. Fakat bu yorumların büyük bir çoğunluğu ilmî gerçeklikten uzak, şahsî zan ve vehimlerle birlikte aşırılıklardan ibarettir. Bu çerçevede her kesimden insanın kendi kafasında tasvir ettiği bir Yunus portresi oluşmuş; romantik, hümanist, sürrealist ve fantastik Yunus okumaları hayli fazlalaşmıştır. Oysa Yunus Emre kendi şiirini kendi tanımlayan bir şairdir. “Yunus’un sözü şiirden amma aslıdır kitaptan” mısraı bu hususta bize ne çok şey söyler. Ayvazoğlu’nun eserinde sorduğu “Yunus Emre’yi yedi yüz yıl gibi uzun bir tarihin ötesinden günümüze kadar canlı tutan güç nedir?” sorusu bu mısrada cevap bulabilmektedir. Yunus’un canlılığı, zamanı yenebilmesi şiirinin kaynağı ile ilintilidir. Zaman üstü bir kaynaktan beslendiği için zamana yenik düşmemiştir. Bu durum biraz da Yunus’un Hoca Ahmed Yesevî ve Mevlânâ ile olan irtibatına bağlıdır. Zira her iki mutasavvıf da şiirlerini vahye nispet etmektedir. Bu bağlamda Sezai Karakoç, Yunus’u bir İslam şairi olarak tanımlar ve Yunus’un şiirinde Kur’an ve hadisten ilhamla bir Müslüman ördüğünü söyler. Fethi Gemuhluoğlu da aynı görüştedir. Kâmil Veli, Necla Pekolcay, Alim Yıldız gibi pek çok akademisyen de Yunus’un bu yönüne işaret ederler. Biz de Yunus mısralarındaki Allah tasavvuru üzerinde durup bu tasavvurun kaynaklarına temas etmeye çalıştık. Sezai Karakoç’un temellendirdiği görüşe katkı sunmayı hedeflediğimiz bu çalışmada ilk olarak Yunus’un kendi ifadeleri ile şiirini tarif ettik. Ardından alan araştırmacılarının bu husustaki görüşlerine yer verdik. Daha sonra da başlıklarla Yunus’un Allah tasavvurunun kaynağındaki ayetleri tespit etmeye gayret ettik. Bu hususta iman ve ihsan kavramlarını ana başlıklar olarak kurguladık. İman başlığında tevhid inancı ile ilgili konuları ayet referansları ile birlikte değerlendirdik. Allah’a samimiyetle iman eden Yunus’un yaratıcısı ile olan duygusal bağını ise ihsan başlığında irdeledik. Netice itibarı ile Yunus’un konuyla ilgili Kur’an’daki hemen her bilgiye vakıf olduğunu gördük. Yunus Emre’nin şiirlerine halk arasında ve ilmî çevrelerde ilahi tabir edilmesinin besteli olmalarından öte, Allah’a ait konulardan oluşmasından kaynaklanmakta olduğunu ve kökeninde Kur’an oluğunu müşahede ettik. Zira Yunus şiirinin temel konusu Allah’tır. Allah’ı sevmek, O’nu var ve bir bilmek, O’na hiçbir şeyi denk ve benzer kabul etmemek, O’nu kendimizden yakın bilmek, O’na sığınmak, O’nu zikretmek ve O’na şükretmek gibi konular Yunus ilahilerini baştan sona kuşatmaktadır. Bu itibarla çalışmada Yunus’un Allah tasavvurunda vahyin mefhum itibarı ile etkisi irdelenecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Turkish Islamic Literature |
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | February 29, 2024 |
Submission Date | December 12, 2023 |
Acceptance Date | January 22, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 14 |