Bu çalışma, son yüzyıllara kadar bilinirliğinden öte gizemli bir kavram olan “Kutupların” Osmanlı tarafından neden stratejik görülmediği ve ne derecede önemsendiği üzerinedir. Osmanlı öncesi ve Osmanlı döneminde bu gizemli bölgelerin aslında bilindiği ama bu durumun çok önemsenmediği, ilginç bir şekilde mitoloji hatta çeşitli tılsımların konusu haline de geldiği görülmektedir. Osmanlı Devleti “Talassokratik” bir yapıya sahip olmadığından ne yazık ki Coğrafi Keşiflerden mahrum kalmış, okyanuslar ile başa çıkabilecek seviyede dirençli gemilerin inşasında pek başarılı olamamıştır. Ancak dünyaya adlarını duyuran Piri Reis, Takıyüddin ve Kâtip Çelebi gibi çok önemli bilim insanları yetiştirmiştir. O çağların haritacılığına ve fezaya (uzaya) olan merakları sonucu günümüze ulaşan oldukça önemli eserler bırakmışlardır. Nitekim konu kutuplar olunca ister istemez temel kaynaklar “Astronomi”, “Haritalar” ve “Harita Tarihi”, bir diğer kavram ile genel bağlamda “Coğrafi Bilimler” olmaktadır. Kuzey Kutbunun tamamının ve özellikle Güney Kutbunun keşfi haritacılığın gelişimi ve “Coğrafi Keşifler” ile doğrudan ilişkilidir. Coğrafi Keşiflerin başlangıcından önce “Bilinen Dünya” kavramı Batlamyus haritalarına dayanırken, keşiflerin başlamasını takiben özellikle 16. yüzyıl dolaylarında haritacılık (kartografya) oldukça büyük bir yarış haline gelerek günümüz harita biliminin temelleri atılmıştır. Duruma Osmanlı açısından bakıldığında ise “Acâ’ibü’l-mahlûkat ve Ğarâ’ibü’l-mevcûdât” gibi yazmalarda geçen tılsımlı bilgiler yerini Piri Reis’in “Kitab-ı Bahriye”‘si ve Kâtip Çelebi’nin “Cihannüm┑sı gibi bilimsel eserlere bırakmıştır. Ayrıca Kâtip Çelebi “İlhâmü'l-Mukaddes mine'l-Feyzi'l-Akdes” adlı eserinde Takıyüddin’e atıfta bulunarak kutup çevresinde (gece ve gündüzün 6 ay olduğu bölgeler şeklinde bahsederek) namaz ve oruç vakitlerini hesaplamıştır. Bu süreç batıda Batlamyus, Waldseemüller ve Ortelius gibi önemli kartografların sıkı şekilde takip edildiğini de ortaya koymaktadır. Bununla kalmayarak Takıyüddin’in “İstanbul Rasathanesi” bünyesinde kutuplar da dahil olmak üzere gezegenimiz hakkında oldukça önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların en dikkat çekeni de 1581 senesinde “Şehinşehnâme” yazması içerisinde Nakkaş Osman’ın resmettiği (minyatürde) Takıyüddin’in çalıştığı İstanbul Rasathanesi bünyesinde bulunan “Dünya Küresi”dir. Bu küre keşfinden çok evvel Antarktika’yı bir kara parçası şeklinde adeta bir kıta olarak göstermektedir. Tüm bu Coğrafi Keşiflerin bilincine rağmen “kutuplar” da dahil olmak üzere Osmanlı bu bölgelere herhangi bir keşif girişiminde bulunmayarak uzun bir süre sadece gelişmeleri yakından takip etmeyi uygun görmüştür. 19. yüzyıla gelindiğinde de Coğrafi Keşiflerin doyuma ulaşması ile beraber Avrupa’dan getirtilen çeşitli harita ve atlaslar tercüme edilerek çoğaltılmıştır. Bu doğrultuda çalışmamızda araştırılan arşiv belgeleri ve el yazmalarında öncelikle kutupların bilinci ve Osmanlı devletinin bu olguyu nasıl gördüğü incelenerek bu olgu üzerinden daha sonra nasıl bir strateji uyguladığı veya neden uygulamadığı ele alınmıştır.
This study is about why the “Poles”, which was a mysterious notion beyond its recognition until the last centuries, was not considered strategic by the Ottomans and how important it was found. In the pre-Ottoman and Ottoman period, we see that these mysterious areas were actually known, but this situation was not given much importance, and interestingly, they became the subject of mythology and even various talismans. Unfortunately, since the Ottoman Empire did not have a “Thalassocratic” structure, it was deprived of Geographical Explorations and was not very successful in building resistant ships that could cope with the oceans. However, Ottoman trained very important scientists such as Piri Reis, Takıyüddin and Kâtip Çelebi (Ḥājjī Khalīfa), who made their names known to the world. As a result of their interest in the cartography and space of those ages, they left very important works that have survived to the present day. As a matter of fact, when it comes to the poles, the main sources inevitably become “Astronomy”, “Cartography” and “History of Cartography”, with another concept, “Geographical Sciences” in a general context. The discovery of the entire North Pole and especially the South Pole is directly related to the development of cartography and "Geographical Discoveries". While the concept of "Known World" was based on Ptolemy's maps before the start of the Geographical Discoveries, following the start of the discoveries, especially around the 16th century, cartography became a rather big race and the foundations of today's map science were laid. From the Ottoman perspective, the talismanic information in manuscripts such as "Acâ'ibü'l-mahlûkat ve Ğarâ'ibü'l-mavcûdât" is replaced by scientific works such as Piri Reis's "Kitab-ı Bahriye (Book of the Sea)" and Kâtip Çelebi's "Cihannümâ". In addition, Katip Çelebi calculated the prayer and fasting times around the pole (referring to the regions where night and day are 6 months) by referring to Takyüddin in his work titled "İlhâmü'l-Mukaddes mine'l-Feyzi'l-Akdes". This process also reveals that important cartographers such as Ptolemy, Waldseemüller and Ortelius were followed closely in the west. Moreover, very important studies have been carried out about our planet, including the poles in the "Istanbul Observatory" of Takyüddin. The most notable of these works is the "World Globe", which was painted by Nakkaş Osman (in miniature) in the "Şehinşehnâme" manuscript in 1581, in the Istanbul Observatory, where Takiyüddin worked. This globe shows Antarctica as a continent, like a piece of land, long before its discovery. Despite the awareness of all these Geographical Discoveries, the Ottomans did not attempt to explore these regions, including the "poles", and for a long time only followed the processes closely. In the 19th century, with the saturation of Geographical Discoveries, various maps and atlases brought from Europe were translated and reproduced. In this direction, in the archive documents and manuscripts researched in our study, first of all, the awareness of the poles and how the Ottoman state saw this phenomenon were examined and then what kind of strategy it applied or why it did not apply, were discussed.
Polar strategy Piri Reis Kâtip Çelebi Takıyüddin Ptolemy (Ptolemaios) Polar strategy, Piri Reis, Kâtip Çelebi, Takıyüddin, Ptolemy (Ptolemaios)
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | January 28, 2022 |
Submission Date | December 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 2 Issue: 1 |
Licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.
Kalite ve Strateji Yönetimi Dergisi Creative Commons Attribution 4.0 ile lisanslanmıştır.