Abstract
Nazire en genel tanımıyla bir şiiri model alarak onun benzerini yahut ondan daha iyisini söyleme işidir. Nazirenin işlevlerinden biri, usta şairlerin şiirlerini model alan şairin bunlarla aynı vezin, kafiye ve söyleyiş biçimi içinde benzer şiirler ortaya koyarak yetişmesini sağlamaktır. Belli bir yetkinliğe ulaştığına inanan şairler, özgün ve başarılı şiirler yazdıklarını, bunlara kimsenin nazire diyemeyeceğini söyleyerek meydan okumuşlardır. Meydan okumalara cevap verme ihtiyacıyla nazire tam bir müsabakaya dönüşmüş, hatta bunun için bazı şairler ortaya ödül dahi koymuşlardır. Bu şairlerden birisi de Gubârî’dir.
Şuara tezkirelerinin aktardığına göre Gubârî, Sultan Süleyman’la ilgili şiir yazıp diğer şairleri nazire demeye davet etmekte, olayı nazire müsabakasına dönüştürmektedir. Şairin bu tavrını bir arşiv belgesi de teyit etmektedir. Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Arşivi Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde TS.MA.e fonunda 324 dosya ve 27 gömlek numaralı 23 varaktan oluşan belgede Gubârî’nin düzenlediği, Bâkî ve Nevâlî’nin dâhil olduğu nazire müsabakasından bahsedilmektedir. Muhibbî’ye nazire olarak kaleme alınmış bazı şiirleri içeren belgede Muhibbî’nin “aynına” redifli gazeline söz konusu şairler nazire demiştir. Gubârî, davet kıtasında “Âlem padişahının bu şiirine kimse yetişeyim diye nazire söylemesin; doğrusu biz çalıştık kadir olmadık” diyerek padişahla arasında şiir üzerine bir hadise geçmiş olduğunu aktarmaktadır. Şiirden Muhibbî’nin caize olmak üzere Gubârî’ye elli filori vererek onu görevlendirdiği anlaşılmaktadır. Çalışmada önce nazire kavramı üzerinde durulmuş, sonra müsabakaya dâhil olan şairlerin birbirleriyle ve Sultan Süleyman’la olan münasebetleri incelenmiştir. Müsabaka hakkında bilgi verilerek nazire yarışmasında söylenen şiirler, nazirenin işlevleri de dikkate alınarak değerlendirilmiştir.