This article analyzes how witnessing trauma and traumatic events relates to space and memory in Gürsel Korat’s Unutkan Ayna. In this analysis Maurice Halbwach’s formulation of collective memory and Paul Ricoeur’s and Giorgio Agamben’s notions and concepts of “the witness” and “witnessing” will be employed. Collective memory is a concept that emphasizes the shared experiences of communities, and being so it constructs the meaning frame for the people of those experiences. Change of space makes it visible that the construction of collective memory is a dynamic process. In the novel, the writer uses space for determining traumatic witnessing and for constructing a social context like the memory that extends and differentiates through various imaginations. Witnessing, similar to rituals that shape the memory space, gathers the traces of collective experience and hence makes past traumas managable. Since trauma is an experience that cannot be fully verbalized, chronologically situated in a cognitive system, or registered by the mind, traumatic losses in history cannot easily emerge from within collective silence and be transformed into literature. Korat positions narration in opposition to historiography as he erodes the historical frame made of contrasting dualities and the collective silence, and marks this as an initial step taken towards a humanist history writing.
Bu yazıda Gürsel Korat’ın Unutkan Ayna romanında travmatik tanıklığın mekân ve bellekle kurduğu ilişki üzerinde durulacaktır. Romandaki bellek ve travmatik tanıklığın temellendirilmesinde Maurice Halbwachs’ın ortaya koyduğu kolektif bellek formülasyonu ile Paul Ricoeur ve Giorgio Agamben’in tanıklık nosyonuna dair tespitleri kaynak alınacaktır. Kolektif bellek, toplulukların ortak deneyimlerine vurgu yapan bir kavramdır. Aynı deneyimde buluşan insanların bir topluluk olarak deneyimlerine atfettikleri anlamı kuran bir çerçevedir. Mekânın değişimi, kolektif belleğin şekillenmesinin dinamik bir olgu olduğunu gösterir. Romanda travmatik tanıklığı belirleyen mekân, bellek gibi farklı tahayyüllerle genişleyen ve farklılaşan bir toplumsal çerçeve kurmak amacıyla kullanılmaktadır. Tanıklıklar, bellek mekânını oluşturan ritüeller gibi topluluğun deneyimine ilişkin izleri bir araya getirir ve böylece geçmişin travmalarının yönetilmesini sağlar. Travma, söze dökülemeyen, bilişsel dizgede kronolojik olarak dizilemeyen ve zihnin kabul etmediği bir deneyim olduğu için tarihte yaşanan travmatik kayıplar kamusal suskunluklardan sıyrılıp edebiyata dönüşemeyebilir. Korat, ikili karşıtlıklarla kurulan tarihsel çerçeveyi ve kamusal suskunluğu aşındırırken tarihin kayıtlarının karşısına hikâye anlatıcılığını koymuş ve bunu hümanist bir tarih yazımının ilk basamağı olarak işaretlemiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 26, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |