In this study, the theme of Hagia Sophia in the concept of common identity of nationalist, conservative and Islamist movements that constitute the Turkish right-wing is examined within the framework of historical research method. Hagia Sophia was converted into a museum in 1934 following the ethno-secular identity construction of the official ideology in the early Republican period. After the Democratic Party came to power, nationalist-religious structures began to criticize this situation. However, Hagia Sophia, beyond mere criticism, turned into a "cause" as the common value and symbol of all the intellectual currents of the Turkish right-wing, thanks to the writings of the thinkers of the period. In terms of the identity approach, the main emphasis here is to see Hagia Sophia as a symbol that symbolizes Turkishness and Islam and glorifies Ottoman history. Hagia Sophia is depicted as an icon-based on the Conqueror and Conquest, highlighting the Ottoman legacy and thus combining Turkishness with Islam. This identity paradigm also shapes the "other" understanding of identity. The others inside are expressed as Turkish modernization and the Kemalism that represents it, namely secularism and Westernization. In the outside, Greece-Christianity is seen in this way due to the Cyprus problem. In the period starting from the celebration ceremonies of the 500th anniversary of the conquest of Istanbul and continuing until the September 12 regime, the subject of Hagia Sophia was handled in this way by the Turkish right. The emphasis of President Erdogan in his opening speech has continuity in terms of continuing the discourse of the Turkish right-wing during the Cold War period. As a result, it can be said that Hagia Sophia is a common symbol of the Turkish right-wing and the official ideology that has been transformed today has been transformed into a mosque following the ethnoreligious identity imagination.
Hagia Sophia Ethno-Secular Identity Ethno-Religious Identity Turkish Right-Wing President Erdogan
Bu çalışmada, Türk sağını oluşturan milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı akımlarının ortak kimlik tasavvurundaki Ayasofya teması, tarihsel araştırma metodu çerçevesinde incelenmiştir. Ayasofya, erken Cumhuriyet döneminde resmi ideolojinin etno-seküler kimlik inşasına uygun bir şekilde 1934 yılında müzeye dönüştürüldü. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra milliyetçi-mukaddesatçı yapılar, bu durumu eleştirmeye başladılar. Ancak Ayasofya salt bir eleştirinin ötesinde, Türk sağını oluşturan fikir akımlarının hepsinin ortak değer ve sembolü olarak bir “dava” haline dönüşmesi, dönemin mütefekkirlerinin yazıları sayesinde gerçekleşmiştir. Kimliksel açıdan buradaki temel vurgu, Ayasofya’nın Türklük ve Müslümanlığı simgeleyen ve Osmanlı tarihini yüceleştiren bir sembol olarak görülmesidir. Ayasofya, Fatih ve Fetih temelinde işlenen ve Osmanlı mirasını ön plana çıkaran, bu şekliyle Türklük ve Müslümanlığı birleştiren bir ikon olarak tasvir edilmiştir. Bu kimlik paradigması, "öteki" kimlik anlayışlarını da biçimlendirmektedir. İçerideki ötekiler, Türk modernleşmesi ve onu temsil eden Kemalizm, yani laiklik ve Batılılaşma olarak ifade edilmektedir. Dışarıda Kıbrıs sorunu nedeniyle Yunanistan-Hristiyanlık bu şekilde görülmektedir. İstanbul’un Fethinin 500. Yılı kutlama törenlerinden başlayıp 12 Eylül rejimine kadar süren dönemde Ayasofya konusu bu şekilde Türk sağı tarafından işlenmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasındaki vurguları, Türk sağının Soğuk Savaş dönemindeki söylemlerini devam ettirmesi bakımından bir süreklilik taşımaktadır. Sonuç olarak Ayasofya’nın, Türk sağının ortak bir sembolü olduğu ve günümüzde dönüşen resmi ideolojinin etno-dinsel kimlik tasavvuruna uygun bir şekilde camiye dönüştürüldüğü söylenebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Science |
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | April 23, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 3 Issue: 1 |