Abstract
Sühreverdî’nin daha çok Farsça olarak kaleme aldığı irfânî risâleleri, rûhânî âlemin sınırsız özgürlükler alanından, maddî âlemin hapishanesi ve beden kafesine esir düşen insanoğlunun hakikat arayışını konu edinmektedir. Bu risâlelerde anlatılan hadiseler sembolik hikâyelerdir ve bu hikâyelerde yaşanılanlar misâl âlemine çıkan sâlikin başından geçen hakikatlerin ifadeleridir. Bu nedenle bu semboller, aslî vatanından koparıldığı için bellek yitimine maruz kalan ve böylece gaflete düşen insanoğlunun hakikî özünü arayıp bulmada kilit rol oynamaktadır. Bu hikâyeleri bilmek ve anlamak için misâl âlemini ve o âlemin içinde bulunduğu mertebeyi bilmek gerekir. Ancak bu mertebe, aklî ve felsefî burhanla değil kalbî ve zevkî mârifetle bilinebilir. Bu çalışmada amaç, Sühreverdî’nin, hissedilir âlemden misâl âlemine ve misâl âleminden akıllar âlemine tırmanan içsel ve rûhânî seferlerini remzettiği irfânî risâlelerindeki sembolizmi misâl âlemi çerçevesinde yorumlamaktır. Bu çalışmayla duyusal âlemdeki albenilerin cazibelerine kapılan ve bellek yitimine uğrayan sürgün diyarındaki insanın yaşadığı trajik yabancılaşmaya dikkat çekmek ve anavatanı hatırlatmak sûretiyle derin gafletten kurtuluşuna perde aralama yolunda küçük bir çaba olması hedeflenmektedir.