In 988, under the leadership of Kinyaz Viladimer, Russians accepted Christianity through the Patriarchate of Constantinople and entered a new phase in their history. With Christianity, the Russians were introduced to writing and, most importantly, to religious texts. At the same time, this religious conversion also led to the acceptance of the belief of chosenness, which had spread to Christianity from Judaism. Nestor, a Russian priest who lived in the 12th century, wrote in his work that although Russians were the last community to accept Christianity, they would undertake important missions in the future. He also attributed a mission to the Russian society by referring to the biblical passage that the feet will be the head and the head will be the feet. However, in the mentioned centuries, the Eastern Roman Empire was still the center of Orthodoxy. For this reason, the Russian Orthodox Church would remain for many years as a Metropolitanate under the Patriarchate of Constantinople. However, the increasing Ottoman pressure on Constantinople from the 1400s onwards created several historical opportunities for the Russians. In particular, the Byzantine agreement with the Pope of Rome in Florence in 1439 mobilized the Russian Church. Using this agreement as a pretext, Moscow severed its relations with Constantinople. In 1453, the Ottoman conquest of Constantinople, the center of the Orthodox world, opened a new page in Russian Theo-politics. Russian priests believed that Nestor's prophecy had been fulfilled and Moscow developed the concept of the Third Rome. Appearing in the 16th century, the Moscow-Third Rome concept soon became the ideological basis for the formation of the Moscow kingdom. In this article, the concept of Moscow Third Rome, which is one of the important turning points in Russian history, is analyzed through an analytical method. The background of the concept, the conditions that led to its emergence, its historical development and its reflections on the present day are emphasized.
Ethical principles were followed during the preparation of this study.
Ruslar 988-90 yıllarında Kinyaz Viladimer öncülüğünde Hıristiyanlığı Konstantinopolis Patrikliği eliyle kabul ederek kendi tarihlerinde yeni bir evreye geçmiş oldular. Hıristiyanlıkla birlikte Ruslar, yazı ve en önemlisi de dini metinlerle tanışacaklardır. Aynı zamanda bu din değişimi, Hıristiyanlığa Yahudilikten sirayet eden seçilmişlik inancının da geçmesine yol açmıştır. Daha 12. yüzyılda yaşamış Rus rahip Nestor, kaleme aldığı eserinde Rusların Hıristiyanlığı en son kabul eden topluluk olmasına rağmen gelecekte önemli misyonlar üstleneceğini yazmıştır. O İncil’de yer alan ayaklar baş başlar ise ayak olacaktır pasajına atıf yaparak, Rus toplumunun da günü geldiğinde baş olacağı kehanetinde bulunmuştur. Ancak söz konusu dönemlerde Doğu Roma İmparatorluğu güçlü bir şekilde Ortodoksluğun merkezi olma konumunu sürdürmekteydi. Bu sebeple Rus Ortodoks Kilisesi de uzun yıllar boyunca Konstantinopolis Patrikliğine bağlı bir Metropolitlik olarak kalacaktır. Lakin 1400’lü yıllardan itibaren giderek artan Osmanlının Konstantinopolis üzerindeki baskısı, Ruslar açısından birtakım tarihi fırsatlar doğurmuştur. Özellikle 1439’da Bizans’ın Floransa’da Roma Papası ile yaptığı anlaşma, Rus Kilisesini harekete geçirecektir. Bu anlaşmayı öne süren Moskova, Konstantinopolis ile ilişkisini kesecektir. 1453 yılında Ortodoks dünyasının merkezi konumunda olan Konstantinopolis’in Osmanlılarca fethedilmesi, Rus teo-politiğinde yeni bir sayfa açmış oldu. Dolayısıyla son Ortodoks patrikliğinin de Müslümanların kontrolüne geçmesi adeta Rus Rahipler açısında Nestor’un kehanetinin gerçekleşmesi olarak algıladı. Konjonktürü iyi değerlendiren Pskovlu Rahip Filotheus, Moskova Üçüncü Roma konseptini geliştirdi. 16. yüzyılda gündeme gelen Moskova-Üçüncü Roma konsepti, kısa zaman içerisinde Moskova Krallığının oluşumunun ideolojik temeli haline geldi. Bu makale Rus Ortodoks Kilisesi ve dahi Rus devlet politikası açısından önemli gelişmelere yol açan Moskova Üçüncü Roma konseptini analitik bir yöntemle ele alarak analiz etmektedir. Bu kapsamda konseptin arka planı, ortaya çıkış şartları, gelişimi ve günümüze yönelik yansımaları üzerinde durulmaktadır.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Studies in Religious Traditions (Excl. Eastern, Jewish, Christian and Islamic Traditions) |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Early Pub Date | June 27, 2024 |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | February 27, 2024 |
Acceptance Date | May 20, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 21 Issue: 1 |