In this study, Cold War (Pawel Pawlikowski, 2018) is evaluated using the concept “nostalgia” which expresses the longing for the past and the search for home in connection with the losses that occur during the times of social crisis and the concept “melancholy” which can be defined as not being able to mourn for the loss and preserving the lost object in self. The study examines how polarized politics during the Cold War period and its manifestation in the social-cultural life and the individual lives of people can be interpreted within the discussions of national identity, counter-memory, nostalgia, and melancholy. It is claimed that the film, which intertwines a love story with the Cold War and a narrative about the Polish nation, problematizes the social collapse, the loss of identity, and the anxiety of statelessness that emerged as a result of the construction of official culture and memory. Therefore, the present study argues that the nostalgic and melancholic narrative of the film can be associated with a search for the construction of a new national identity/memory symbolized by the ruined church, the snow-covered villages, and authentic folk songs that were not deformed, all of which existed before socialism.
Bu çalışmada Soğuk Savaş (Cold War, Pawel Pawlikowski, 2018) filmi, toplumsal kriz dönemlerinde ortaya çıkan kayıpları telafi etme girişimiyle bağlantılı olarak, geçmişe yönelik özlemi, ev/yuva arayışını ifade eden “nostalji” ve Freud’dan hareketle, kaybın yasının tutulamaması, kayıp nesnenin benlikte muhafaza edilmesi şeklinde tanımlanabilecek “melankoli” kavramları aracılığıyla değerlendirilmektedir. Çalışmada, Soğuk Savaş döneminde yaşanan kutuplaşmış siyaset ve bu siyasetin toplumsal-kültürel hayattaki ya da kişilerin bireysel yaşamlarındaki tezahürünün ulusal kimlik, karşı bellek, nostalji ve melankoli tartışmaları çerçevesinde nasıl anlamlandırılabileceği ele alınmaktadır. Bir aşk öyküsünü Soğuk Savaş’a, özelde ise Polonya ulusuna dair bir anlatıyla iç içe geçiren filmin, resmi kültür/bellek inşası sonucunda açığa çıkan toplumsal çöküntüyü, kimliksizliği ve vatansızlık endişesini sorunsallaştırdığı ileri sürülmektedir. Bu bağlamda filmin nostaljik ve melankolik temelde örgütlenen anlatı yapısının, sosyalizm öncesinde var olan; yıkılmış kilise, karla kaplı köyler ve deformasyona uğramamış otantik halk şarkılarıyla sembolize edilen yeni bir ulusal kimlik/bellek inşasına dair arayışla ilişkilendirilebileceği savunulmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Articles (Thematic) |
Authors | |
Publication Date | June 20, 2020 |
Submission Date | February 17, 2020 |
Acceptance Date | March 14, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |