Methodological discussions in economic historiography are basically due to the differentiation of thought traditions within themselves. Continental and Anglo-Saxon/American thoughts correspond to two main ways when it comes to contemporary thought traditions. While the Continental tradition defines an inductive method, it is also rationalist and relative. This makes it necessary to consider social dynamics with an interdisciplinary perspective. This situation, seen in the German and French tradition, is concretely encountered in German historiography, Marxist historiography and the Annales School. The Anglo-Saxon/American tradition, which we can position against this, adopts a deductive method, while at the same time it is empiricist, pragmatist and objective. This appears in the field of analytical or positivist historiography. In historiography, schools sometimes do not explicitly state their basic assumptions. The fact that any historical school is more accepted than the others is related to the success of its rhetoric. Accordingly, history can be defined as a narrative established by historians to explain the past, based on social theories or ideological attitudes and traditions of thought. Therefore, it can be said that historical narrative consists of rhetoric. However, it can be stated that although the rhetoric is successfully applied today, the old meta-narratives are not accepted and instead discourse diversity comes to the fore.
İktisat tarihi yazımında yöntem tartışmaları temelde düşünce geleneklerinin kendi içinde farklılaşmasından kaynaklanmaktadır. Çağdaş dönem düşünce gelenekleri denildiği zaman Kıta Avrupa ve Anglo Sakson/Amerikan düşünce gelenekleri iki ana yola karşılık gelmektedir. Bu düşünce gelenekleri sahip oldukları temel varsayımlar itibariyle keskin sınırlarla birbirinden ayrılmaktadır. Kıta Avrupa geleneği tümevarımcı bir yöntem belirlerken, aynı zamanda rasyonalist ve rölatiftir. Bunun tarih yazımında etkileri disiplinlerarası bir perspektifle toplumsal dinamikleri dikkate almayı gerekli kılmaktadır. Alman ve Fransız geleneğinde görülen bu durum somut olarak Alman tarih yazımı, Marksist tarih yazımı ve Annales Okulu’nda karşımıza çıkmaktadır. Bunun karşısında konumlandırabileceğimiz Anglo Sakson/Amerikan düşünce geleneği tümdengelimci bir yöntemi benimserken, aynı zamanda empirist, pragmatist ve objektiftir. Bu düşünce geleneği tarih alanında analitik veya pozitivist tarih yazımı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Tarih yazımında ekoller kimi zaman sahip oldukları varsayımları üstü kapalı şekilde tutarak tarihsel bir anlatı gerçekleştirmektedir. Bu anlatıda diğer ekollere göre daha fazla kabul görmesi yaptığı retoriğin daha başarılı olmasıyla alakalıdır. Buna göre tarih, tarihçilerin geçmişi açıklamak sosyal teoriler ya da ideolojik tutumlardan, düşünce geleneklerinden hareketle kurulan anlatı olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla tarihsel anlatı bir retorikten ibarettir denilebilir. Ancak günümüzde retoriği ne kadar başarılı uygulasa da genel-geçer açıklamalar yapan kuramsal çerçevelerin ya da üst anlatıların eskisi kadar kabul görmediği, bunun yerine söylem çeşitliliğin, bilginin doğası ve gerçekliğin sorgulanmasının ön plana çıktığı ifade edilebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Relations (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2023 |
Submission Date | September 7, 2023 |
Acceptance Date | December 4, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 5 Issue: 2 |