In order to file an annulment lawsuit against an administrative act, the plaintiff’s interest must be violated due to the action in question. The definition of violation of interest is not included in the legislation. The interest, the content of which is determined by doctrinal opinions and jurisprudence, must be “personal”, “current (actual)”, “legitimate” and “serious (reasonable)”. In each concrete annulment lawsuit, whether the violation of interest contains these features is examined ex officio by the administrative judicial bodies. Rejection of cases that do not meet the violation of interest condition, in terms of capacity, serves to realize the principle of administrative stability by preventing public services from being disrupted by the threat of lawsuits. In this respect, this limitation on subjective capacity to sue, stipulated by the Administrative Jurisdiction Procedures Law, stipulates that even if the administrative action is against the law, it can be sued not by everyone, but only by those whose interests are violated by that action. Violation of interest, expressed as subjective capacity to sue in administrative justice, is subject to a narrower interpretation in some cases and a broader interpretation in others. It is known that in annulment lawsuits concerning the environment, the violation of interest condition is interpreted broadly. Administrative judicial bodies make this interpretation condition is interpreted broadly. Administrative judicial bodies make this interpretation based on the will of the legislator, especially the Constitution and the Environmental Law. As a matter of fact, the right to live in a healthy and balanced environment is granted to everyone at the Constitutional level. In addition, protecting environmental health, improving the environment and preventing environmental pollution are constitutional duties imposed on citizens as well as the State. Similarly, one of the aims of the Environmental Law is to “ensure the protection of the environment, which is the common existence of all living things, in line with the principles of sustainable environment and sustainable development”. On the other hand, the Environmental Law stipulates that anyone who is aware of such a situation, except for those who are harmed by an activity that pollutes or degrades the environment, has the right to apply to the relevant authorities to ensure that the necessary precautions are taken or to request that the activity be stopped. In this article, it has been tried to reveal how the meaning and content of the concept of violation of interest has expanded, specifically in environmental cases, based on concrete events.
Environmental right Protection of the environment Annulment lawsuit Subjective capacity to sue Violation of interest.
İdari bir işleme karşı iptal davası açılabilmek için davacının söz konusu işlemden dolayı bir menfaatinin ihlal edilmesi gerekir. Menfaat ihlalinin tanımı mevzuatta yer almamaktadır. Doktrin görüşleri ve içtihatla içeriği belirlenen menfaatin, “güncel (aktüel)”, “meşru”, “kişisel” ve “ciddi” olması gerekir.
Her somut iptal davası özelinde, menfaat ihlalinin bu özellikleri ihtiva edip etmediği idari yargı organları tarafından resen incelenmektedir. Menfaat ihlali koşulunu sağlamayan davaların ehliyet yönünden reddedilmesi, kamu hizmetinin dava tehdidi ile aksatılmasını engelleyerek idari istikrar ilkesinin gerçekleşmesine hizmet etmektedir. Bu açıdan subjektif ehliyete yönelik İdari Yargılama Usulü Kanunu ile öngörülen bu sınırlama, idari işlemin hukuka aykırı olsa dahi herkes tarafından değil ancak o işlemden menfaati ihlal edilen kişilerce dava edilebilmesini öngörmektedir.
İdari yargıda subjektif ehliyet olarak ifade edilen menfaat ihlali, bazı davalarda daha dar, bazı davalarda daha geniş bir yoruma tabi tutulmaktadır. Çevreyi ilgilendiren iptal davalarında menfaat ihlali koşulunun geniş olarak yorumlandığı bilinmektedir. İdari yargı organları başta Anayasa ve Çevre Kanunu olmak üzere kanun koyucunun iradesine dayanarak bu yorumu yapmaktadır. Nitekim sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, Anayasal düzeyde herkese tanınmıştır. Ayrıca çevre sağlığını koruma, çevreyi geliştirme ve çevre kirlenmesini engelleme Devletin yanı sıra vatandaşlara da yüklenen anayasal bir ödevdir. Benzer şekilde Çevre Kanununun amaçlarından biri de “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak”tır. Diğer taraftan Çevre Kanununda çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören kişiler dışında böylesi bir durumdan haberdar olan herkesin ilgili makamlara başvurarak gereken önlemlerin alınmasını sağlama ya da faaliyetin durdurulmasını isteme hakkının bulunduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu makalede çevre davaları özelinde, menfaat ihlali kavramının anlam ve içeriğinin nasıl bir genişlemeye sahip olduğu somut olaylardan hareketle ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Environmental Law |
Journal Section | Araştırma Makaleleri (Research Articles) |
Authors | |
Early Pub Date | December 28, 2023 |
Publication Date | December 29, 2023 |
Submission Date | October 18, 2023 |
Acceptance Date | December 27, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 6 Issue: 2 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.