The
Relation Between Dipper, Non-dipper Hypertension and Uric Acid Level and
Clearance in Newly Diagnosed Hypertensive Patients
Summary
Introduction
Uric acid(UA) is the destruction product of purine
metabolism. Hyperuricemia, in recent years, has been associated with
hypertension (HT), obesity, metabolic syndrome, Type 2 diabetes, chronic kidney
disease and heart disease. While there are some studies reporting that higher
levels of UA has an effect on the development of hypertension, the relation
between dipper, non-dipper hypertension and hyperuricemia and UA clearance is
not clear. In our study; We aimed to evaluate the relationship between dipper,
non-dipper hypertension and UA level and clearance in newly diagnosed
hypertensive patients, which were thought to be related to cardiovascular and
renal outcomes in previous studies.
Material
– Method
Fifty nine patients with newly diagnosed primary
hypertension and 24 healthy individuals who were followed-up in Departments of
Internal Medicine and Nephrology, were included into thes tudy. Detailed
physical examination was performed and demographic data of each patient was
recorded in the first Office visit. UA clearance, total amount of protein and
sodium in 24 hour urine were analyzed. Office bloodpressure (BP) and 24-hour
ambulatory blood pressure (24-h ABPM) were measured. Blood sample was obtained
for biochemical analysis. Statistical analysis of the results was carried on.
Results
Fifty nine (22 female and 37 male) newly diagnosed
hypertensive patients and 24 healthy individuals (18 female and 6 male) were
included into the study. The body mass index, blood creatinine and hemoglobin
levels, protein excretion in 24-hour urine were found to be higher in
hypertensive patients than the normotensive patients and the difference was
statistically significant (p <0.05, p <0.01, p <0.05, p <0.05,
respectively). The correlation analysis of the hypertensive patient group
revealed a positive correlation between the uric acid and creatinine levels (r
= 0.509) (p <0.01) and a negative correlation between UA level and UA
clearance (r = -0.494) (p <0.01). With UA clearance; 24-h urine sodium
excretion(r = 0.317) (p <0.05), office SBP(r = 0.294) (p <0.05), 24-hour
ABPM mean SBP(r = 0.273) (p <0.05),
night SBP( r = 0.343) (p <0.01)
and BMI(r = 0.286) (p <0.05)
were correlated. Non-dipper cases consisted of 44.1% of the hypertensive
patients. There was no statistically significant difference among the
demographic and laboratory parameters between dipper and non-dipper patients.
Conclusion
In this study where UA level and clearance in
dipper, non-dipper hypertensive cases of newly diagnosed hypertension are
evaluated; UA clearance was found to be positively correlated with higher blood
pressure where as the level of UA was not significantly elevated in
hypertension cases and non-dipper hypertension patients.
Keywords: Hypertension, Dipper, Non-dipper Hypertension, Uric
acid, UA clearance.
Yeni Tanı Hipertansif Hastalarda Dipper, Non-dipper
Hipertansiyonun Ürik Asit Düzeyi ve Klirensi ile İlişkisi
Özet
Giriş
Ürik asit(ÜA) pürin
metabolizmasının yıkım ürünüdür. Son yıllarda hiperürisemi ile hipertansiyon
(HT), obezite, metabolik sendrom, Tip 2 diyabet, kronik böbrek hastalığı ve
kalp hastalığı ilişkili olduğu bulunmuştur. Günümüzde HT gelişiminde ÜA yüksekliğinin etkisi olduğunu bildirir
çalışmalar mevcut iken dipper, non-dipper HT ile hiperürisemi ve ÜA klirensi
arasındaki ilişki net değildir. Biz çalışmamızda; yeni tanı hipertansif
hastalarda, daha önceki çalışmalarda kardiyovasküler ve renal sonlanımlarla
ilişkisi olduğu düşünülen dipper, non-dipper HT’un, ÜA düzeyi ve klirensi ile
ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık.
Materyal-Metod
Çalışmamıza hastanemiz İç
Hastalıkları ve Nefroloji kliniğinde takipli 59 yeni tanı primer HT hastası ve
24 sağlıklı birey dahil edildi. İlk ofis kontrolünde hastaların ayrıntılı fizik
muayeneleri yapılıp demografik verileri kaydedildi. ÜA klirensi, 24-s idrarda
protein, 24-s idrarda sodyum, 24 saatlik ambulatuar kan basıncı ölçümü (24-s
AKBM) ve ofis kan basıncı (KB) ölçümü yapıldı. Biyokimyasal parametreler için
kan örneği alındı. Ardından bulguların istatistiksel analizi yapıldı.
Bulgular
Çalışmaya 22’si kadın, 37’si
erkek olmak üzere toplam 59 yeni tanı HT hastası ile, 18’i kadın 6’sı erkek 24
sağlıklı birey alındı. HT hastaların normotansif bireylere göre; VKİ, serum kreatinin,
hemoglobin ve 24-s idrarda protein atılımı daha yüksekti ve istatistiksel
olarak anlamlıydı (Sırasıyla p<0.05, p<0.01, p<0.05, p<0.05).
Hipertansif hasta grubunun korelasyon analizinde ÜA düzeyi ile kreatinin düzeyi
arasında pozitif korelasyon(r=0.509) (p<0.01), ÜA klirensi ile ise negatif
korelasyon(r=-0.494) (p<0.01) saptanmıştır. ÜA klirensi ile; 24-s idrar Na
atılımı (r=0.317) (p<0.05), Ofis SKB (r=0.294) (p<0.05), 24-s AKBM
ortalama SKB (r=0.273) (p<0.05), gece SKB (r=0.343) (p<0.01) ve VKİ
(r=0.286) (p<0.05) arasında korelasyon saptanmıştır. Hipertansif hastaların % 44.1’i non-dipper idi. Dipper ve Non dipper hastaların
demografik ve laboratuar parametrelerinin karşılaştırılmasında anlamlı fark
saptanmadı.
Sonuç
Sonuç olarak yeni tanı HT
hastalarında dipper, non-dipper hipertansiflerde ÜA düzeyi ve ÜA klirensini
değerlendirdiğimiz çalışmamızda, HT hastalarında ve non-dipper HT hastalarında
ÜA düzeyinde anlamlı yükseklik saptamaz iken ÜA klerensinin KB yüksekliği ile
pozitif ilişkili olduğunuz saptadık.
Anahtar Kelimeler:Hipertansiyon,
Dipper, Non-dipper Hipertansiyon, Ürik Asit, Ürik Asit Klirensi.
Giriş
Ürik
asit, pürin metabolizmasının son ürünüdür. Endojen olarak karaciğer, böbrek,
bağırsaklar, kas ve vasküler endotelden kaynaklanırken, diyetle alınan hayvansal
gıdalar eksojen ÜA kaynaklarıdır(1,2). Doğal beslenenlerde ÜA seviyesi 3-4
mg/dl’dir. Son 100 yılda kötü beslenme sonucu obezitenin artışı beraberinde ÜA artışını
getirmiştir. Plazma ÜA düzeyi önemli ırksal ve cinsiyet farklılığı gösterir.
ÜA’ten zengin gıdalar, alkol alımı, ÜA döngüsünde enzimatik kusurlar, renal
atılımda azalma ÜA düzeyini artırırken, kompansatuvar olarak gastrointestinal
ve renal sistemden ÜA atılımı ile ÜA düzeyi dengede tutulmaya çalışılır (3). Serum ÜA konsantrasyonunun
7 mg/dl den yüksek olması hiperürisemi olarak tanımlanır. 1800 yıllardan sonra serum ÜA düzeyinin yükselmesi ile ÜA’in gut ve böbrek
taşına neden olması dışında; hipertansiyon, obezite, metabolik sendrom, Tip 2
diyabet, kronik böbrek hastalığı ve kalp hastalığı ilişkili olduğu bulunmuştur (4).
Hiperürisemi; nitrik oksit sentaz yapımında azalma,
renovasküler vasokontrüksiyon, tübülointerstisyel hasara yol açmaktadır(5). Yüksek
ÜA, doku renin-anjiyotensin sistemi (RAS) aktivasyonunda artış ile anjiyotensin
II üretimini ve oksidatif stresi uyarır, bu da afferent arteriyolopatiye ve
endotel hasarına neden olur. Sonuçta yüksek ÜA, preglomerüler vaskülopati,
postglomerüler sirkülasyondaki iskemi sonucu renal hasara neden olur(6-7). Serum ÜA
yüksekliği ile kan basıncı (KB) düzeyi arasında pozitif ilişki olduğunu
gösteren çalışmalar mevcuttur (8-9). KB yüksekliği ile birlikte ÜA artışı,
renal kan akımındaki azalmaya bağlı ÜA geri emiliminin artması ve gelişen renal
hasar sonucu glomerüler filtrasyonda azalmaya bağlı olabilir (10-11). Renin
anjiotensin sisteminin (RAS)’in ÜA
bağımlı aktivasyonu ve endotel disfonksiyonu ile endotelden nitrik oksit
salımının azalmasına bağlı hipertansiyon gelişir (12-13). HT tanısında serum ürik
asit seviyesinin biyomarker olarak kullanılabileceği öne süren çalışmalar
mevcuttur (9,14-15).
Gece-gündüz KB oranı, ortalama gece ve gündüz KB arasındaki
oranı temsil eder. KB normalde gece azalır ve buna dipping adı verilir. Gece KB
ölçümünün, gündüz KB değerlerinden %10’undan daha fazla düşmesi (gece-gündüz KB
oranı <0,9) dipper olarak tanımlanır (16). Kardiyovasküler
mortalite insidansı gece KB düşüşü
gerçekleşmeyen non-dipping hastalarda
daha yüksektir (17-18).
Günümüzde
HT gelişiminde ÜA yüksekliğinin etkisi olduğunu bildirir çalışmalar mevcut iken
dipper, non-dipper HT ile hiperürisemi ve ÜA klirensi
arasındaki ilişki net değildir. Biz çalışmamızda; yeni tanı hipertansif
hastalarda, daha önceki çalışmalarda kardiyovasküler ve renal sonlanımlarla
ilişkisi olduğu düşünülen dipper, non-dipper HT’un, ÜA düzeyi ve klirensi ile ilişkisini değerlendirmeyi
amaçladık.
Materyal-Metod
Çalışmamıza hastanemiz İç Hastalıkları ve Nefroloji
kliniğinde takipli 59 yeni tanı primer HT hastası ve 24 sağlıklı birey dahil
edildi. Diyabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği ve kardiyovasküler
hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Etik kurul onayı alındıktan sonra hastalarda
yazılı ve sözel onay alındı.
İlk ofis kontrolünde hastaların ayrıntılı fizik muayeneleri
yapılıp demografik verileri kaydedildi. Güncel HT klavuzlarına uygun ofis KB
ölçümü yapıldıktan sonra 24 saatlik ambulatuar kan basıncı
ölçümü (24-s AKBM) yapıldı (16). 24-s AKBM ile aynı gün 24 saatlik(24-s) idrar toplandı. ÜA klirensi, 24-s idrarda protein, 24-s idrarda sodyum, 24-s AKBM ve ofis
kan basıncı ölçümü yapıldı. Serum glukoz, üre, kreatinin, ÜA,
sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, albumin, Düşük dansiteli lipoprotein (LDL),
yüksek dansiteli lipoprotein (HDL), trigliserid, total kolesterol ve hemogram düzeyleri ölçüldü.
İstatistiksel analiz
Veriler
SPSS 18.0 paket programına aktarılarak değerlendirmesi yapıldı. Verilerin
değerlendirilmesinde; frekans, yüzde, ortalama, standart sapma gibi tanımlayıcı
istatistiklerin yanı sıra, niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup
durumunda, normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası
karşılaştırmalarında bağımsız t testi, nitel verilerin karşılaştırılmalarında
ki-kare testi, değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerini belirlemede pearson
korelasyon testi kullanıldı. İstatistiksel
analizde kontrol ve hipertansif grubun demografik ve laboratuar verileri
karşılaştırıldı. Hipertansif grupta ÜA yüksekliğine etki eden faktörler
korelasyon analizinde değerlendirildi. Sonuçlar, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
Bulgular
Çalışmaya
22’si kadın, 37’si erkek olmak üzere toplam 59 yeni tanı HT hastası ile, 18’i
kadın 6’sı erkek 24 sağlıklı birey alındı. Yaş, vücut kitle indeksi ve
biyokimya verileri Tablo 1’de
özetlenmiştir. HT hastaların normotansif bireylere göre; VKİ, serum kreatinin,
hemoglobin ve 24-s idrarda protein atılımı daha yüksekti ve istatistiksel
olarak anlamlıydı (Sırasıyla p<0.05, p<0.01, p<0.05, p<0.05).
Tablo 1.Hipertansiyon hastaları ile
normotansif kontrol hastalarının demografik, VKİ ve laboratuar verileri
| Hasta(N:59) | Kontrol(N:24) | P |
|
|
|
|
Yaş | 44.63±10.58 | 45.42±15.28 | Anlamsız |
VKİ | 29.04±4.22 | 31.38±4.71 | <0.05 |
Glukoz Üre | 95.46±8.88 29.0±8.64 | 94.79±9.43 24.88±7.50 0.71±0.11 4.93±0.81 140.38±2.48 4.65±0.40 9.67±0.36 3.49±0.55 4.64±0.36 128.28±43.30 52.63±17.56 127.03±45.07 207.89±45.42 13.49±1.31 81.48±30.56 64.13±74.35 158.10±73.81 | Anlamsız Anlamsız <0.01 Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız Anlamsız <0.05 Anlamsız <0.05 Anlamsız
|
Kreatin 0.83±0.17 Ürik asit 5.61±1.59 Sodyum 141.1±2.42 Potasyum 4.48±0.37 Kalsiyum 9.62±0.46 Fosfor 3.26±0.58 Albumin 4.64±0.36 LDL 128.79±42.74 HDL 47.26±16.75 Trigliserid 159.3±86.9 Total kolesterol 206.56±41.24 Hemoglobin 14.24±1.51 Ürik asit klirensi 79.55±25.26 24-s İdrarda 24-s İdrarda |
Hipertansif
ve normotansif hastaların ofis KB ölçümü ve 24-s AKBM
değerlendirilmesinde; 24-s AKBM ortalama
sistolik ve diyastolik KB’da, gündüz sistolik ve diyastolik KB’da, gece
sistolik ve diyastolik KB’da ve ofis sistolik ve diyastolik KB’da istatistiksel
anlamlı farklılık saptanmıştır. Tablo 2.
Tablo 2. Hasta ve kontrol grubunun 24-s AKBM
ve ofis kan basıncı değerleri
| Hasta(N:59) | Kontrol(N:24) | P |
AKBM Ortalama AKBM Ortalama Gece SKB Gündüz SKB Gece DKB Gündüz DKB Ofis SKB Ofis DKB
| 139.36±10.62 89.98±9.85 129.12±11.42 143.32±10.97 81.69±9.83 93.66±9.63 156.53±15.7 97.71±11.49 | 120.21±5.79 72.63±5.35 110.79±7.25 123.58±6.02 64.8±6.09 75.54±5.74 147.92±12.15 92.5±9.44 | <0.001 <0.001 <0.001 <0.001 <0.001 <0.001 <0.001 <0.05 |
SKB:Sistolik Kan Basıncı,
DKB:Diyastolik kan basıncı
Hipertansif
hasta grubunun korelasyon analizinde ÜA düzeyi ile kreatinin düzeyi arasında
pozitif korelasyon(r=0.509) (p<0.01), ÜA klirensi ile ise negatif
korelasyon(r=-0.494) (p<0.01) saptanmıştır.
ÜA
klirensi ile; 24-s idrar Na atılımı (r=0.317)
(p<0.05), Ofis SKB (r=0.294) (p<0.05), 24-s AKBM
ortalama SKB (r=0.273) (p<0.05), gece SKB (r=0.343) (p<0.01) ve VKİ (r=0.286)
(p<0.05) arasında korelasyon saptanmıştır Tablo 3.
Tablo 3.Ürik asit klirensi korelasyon
analizi
| ÜA Klirensi |
|
|
24-s idrar Na Ofis SKB AKBM ortalama Gece SKB VKİ |
|
|
|
SKB:Sistolik Kan Basıncı,
DKB:Diyastolik kan basıncı
Hipertansif
hastaların % 44.1’i non-dipper idi. Dipper
ve Non dipper hastaların demografik ve laboratuar parametrelerinin
karşılaştırılmasında anlamlı fark saptanmadı.
Tartışma
59
primer hipertansif ve 24 kontrol sağlıklı bireyin ÜA düzeyi ve ÜA klirensini
karşılaştırdığımız çalışmamızda, ÜA düzeyi hasta grubunda sağlıklı bireylere
göre anlamlı yüksek saptandı. Hipertansif grupta dipper ve non-dipper HT olan
hastaların ÜA düzeyleri arasında anlamlı fark yok idi. HT grubunda ÜA
yüksekliği kreatinin düzeyi ile pozitif, ÜA klirensi ile negatif körele idi.
HT
bir çok organı etkilemesi ve ölümcül komplikasyona neden olması nedeniyle tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizdede önemli hastalıkların başında gelmektedir.
Tedavi edilmemiş ya da kontrol altına alınmamış hipertansiyon, başlıca sağlık
sorunlarından birisidir. Bilgilerimize
göre ÜA yüksekliği, vasküler düz kas hücrelerinde proliferasyona neden olur, endotel
disfonksiyonu yapar, endotelden nitrik oksit salımını azaltmaktadır (5-6, 19)
ve RAS’nin lokal aktivasyonuna neden
olmaktadır (6,12-13,20). Bu nedenler hiperüriseminin hipertansiyona sebep olma
nedenlerini dolayısıyla ilişkisini açıklar.
Afşar
B ve ark.’ının 215 yeni tanı esansiyel hipertansiyon hastasında 24-s AKBM izlemi ve 24-s idrar toplayarak yaptıkları
çalışmada; hastaların % 26.9’u non-dipper,
% 73’ü dipper saptanmış. ÜA seviyesi non-dipper hasta grubunda, dipper hasta
grubuna göre daha yüksek saptanmış. ÜA değerleri ile gece sistolik, diyastolik ve ortalama arteryel KB ve ortalama 24-s arteryel
KB arasında pozitif korelasyon saptanmıştır (21).
Tosu
AR ve ark.’ının yaptığı 40 dipper ve 40
non-dipper toplam 80 hipertansiyon hastasının katıldığı bir çalışmada;
non-dipper HT’lerde serum ÜA seviyesi dipper HT’lere göre daha yüksek
bulunmuştur (sırasıyla 6.6 ±0.9 mg/dl ve 4.7 ±0.7 mg/dl) (p<0.001) (22).
Metabolik sendromu olan 81 yeni tanı hipertansiyon hastasının katıldığı Tutal E ve ark.’ının
yaptığı çalışmada; hastaların % 44’ü non-dipper olarak saptanmış ve non-dipper
HT grupta serum ÜA seviyesi yüksek bulunmuştur (P <0.0001) (23). Giallauria F ve ark.’ının yeni tanı almış 30-40 yaş arası 62
hipertansiyon hastasının dahil edildiği bir çalışmada, non-dipping HT’lerin
serum ÜA seviyesi, dipping ve kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek
bulunmuştur (sırasıyla 6.1 ± 0.7 mg/dL,
5.2 ± 0.9 mg/dL and 4.1 ± 0.9 mg/dL ) (p < 0.001)(24).
Bizim
çalışmamızda; HT hasta grubunda ÜA düzeyinde istatistiksel anlamlı olmayan bir
yükseklik var iken, Dipper non-dipper HT olan hastaların UA düzeyinde fark
saptamadık. Bunun nedeni olarak hasta grubumuzun, yeni tanı, henüz endotel
hasarı oturmamış hastalardan oluşmasından kaynaklandığını düşündük. Ayrıca
çalışmamızda ÜA düzeyi ile kreatinin düzeyi ve ÜA klirensi arasında ilişkisi
saptandı
Serum
ÜA düzeyi ile KB arasındailişkiyi değerlendiren birçok çalışma mevcut iken, ÜA
klirensi ile KB arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışma sayısı oldukça azdır.
Mrug S e ark.’ının yaptığı çalışmada; ÜA klirensi ile sistolik
ve diyastolik KB arasında korelasyon saptanmıştır (p<0.001) (25). Fengqin Li
ve ark.’ının 428 kronik böbrek yetmezliği hastasında yapmış olduğu çalışmada, 24-s
idrarda ÜA atılımı yüksek olan grupta; daha küçük yaş ortalaması, serum ÜA’i, serum
potasyumu, hipertansiyon oranı, fraksiyone sodyum atılımı ve fraksiyone
potasyum atılımı saptanırken, daha yüksek glomerüler filtrasyon hızı ve ÜA
klirensi saptanmıştır (26). Hipertansif ve hipertansif olmayan grupta FeNA ile
24-s ÜA arasında negatif korelasyon bulunmuştur. Bizim çalışmamızda ÜA klirensi
ile ofis sistolik KB, AKBM ortalama sistolik, gece sistolik KB ve Na atılımı
ile ilişkili saptandı. Bu bulgular ile yeni tanı hipertansif hastalarda ÜA
düzeyinin KB düzeyinden ve dipper, non-dipper paternden bağımsız olduğunu
saptadık. Yeni tanı HT hastalarında henüz endotel hasarı oluşmadan önce yüksek
KB’nın ÜA atılımını arttırarak, kan ÜA düzeyini sabit tutabildiğini
düşündürmektedir.
Sonuç
olarak yeni tanı HT hastalarında Dipper, non-dipper Hipertansiflerde ÜA düzeyi
ve ÜA klirensini değerlendirdiğimiz çalışmamızda, HT hastalarında ve Non-dipper
HT hastalarında ÜA düzeyinde anlamlı yükseklik saptamaz iken ÜA klerensinin KB
yüksekliği ile pozitif ilişkili olduğunuz saptadık. Bulgularımız ışığında
yapılacak geniş ölçekli çalışmalar ile ÜA düzeyi ve ÜA klerensi ile HT
ilişkisinin netleşebileceğiniz düşünmekteyiz.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Orginal Article |
Authors | |
Publication Date | December 18, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 7 Issue: 3 |