Çok eski çağlardan beri bile, ikinci ve ek diller
öğretimi hakkında bir yorum yapılabilir, on altıncı yüzyıla kadar Osmanlı
İmparatorluğu yönetici sınıfınının ek
dilleri olan Türkçe, Farsça ve Arapça öğretimi için bir kurum vardı.
Hemen hemen bütün İmparatorluk yöneticileri bu üç dili, ek dil olarak öğrenmekteydiler,
çünkü bunların hiç biri ne Türk ne Fars nede Araptı. Birkaç istisna olarak
Osmanlı İmparatorluğu ailesinden olanlar da vardı. Yönetici sınıfına seyfiye, bilimle uğraşan kesime ilmiye olarak ad verilir, bu sınıflar
Hristiyan ailelerin çocuklarıydı ve devşirme
olarak ailelerinden alınırdı. Bu çocuklar Anadoludaki ailelere Türkçe
öğrenmeleri için gönderilirlerdi. Başarılı olanlar saray okuluna gönderilir,
diğer derslerin yanında Osmanlı Türkçesi, Farsça (Yeni Farsça), ve klasik
Arapçayı ikinci diller olarak öğrenirlerdi. Bu üç dil devlet bürokrasisinde
kullanılırdı. Sultanlar, vezirler, paşalar, beyler, başkent veya diğer
bölgelerdeki üs düzey sekreterler, bu dillerin birinde veya her üçünüde, sadece
okumakla kalmazlar aynı zamanda görevlerindeki yazışmalarda da
kullanabilirlerdi. Ayrıca bu kişiler bu dillerde şiir ve düz yazı da
yazabilirlerdi. Bu dillerin nasıl bu
kadar profösyönelce öğrenilebildiği bu çalışmanın konusudur. Herhangi ek bir
dildeki iyi yazmanın metodu temel olarak okuma ve iyi modelleri kopya etmekti.
Bu gelecekteki akıllı telefondaki öylesine yapılan dilsel ve bazan da argo ya
kaçan yazma uygulamalarından daha iyi
bir yaklaşım olabilir.
Even from ancient times, one can infer second
language teaching, but by the 16th century, an institution for the
teaching of Turkish, Farsi and Arabic as second languages for the ruling class
of the Ottoman Empire had formed. Nearly all the Empire’s rulers learned those
three languages as additional languages because none were Turk, Fars or Arab.
The only few exceptions were members of the imperial Ottoman family. The ruling
class called the seyfiye, as opposed
to the learned class called the ‘ilmiye,
were drafted through the “devshirme”, a levy of Christian boys. They were sent
to Anatolian families to learn Turkish. Those who excelled were sent to the
palace school where, among other subjects, they studied Ottoman Turkish, Farsi
(i.e., Neo-Persian) and classical Arabic as additional languages. These three
languages were used by the state bureaucracy. In one or all of the three
languages, the sultans, viziers (ministers), pashas (military leaders), beys
(governors) and secretaries in the bureaus in the capital and provinces not
only read them, but they also wrote them in the course of their state duties.
They also composed poetry and prose in the additional languages. How they achieved such mastery in writing
those additional languages is the object of this study. The method of learning
good writing of additional languages was basically the reading and copying of
good models. That may well be a more appropriate method than the further,
willy-nilly appropriation of the lingo of the smart phone for better and finer
written communication.
Enderȗn School devshirme additional language learning learning by copying Grammar-Translation Method
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 13 |