Sürekli artan insan nüfusu ve insan merkezli, tüketim odaklı ekonomi yaklaşımlarının yarattığı endüstrilerin doğada oluşturduğu tahribat, gezegenin sürdürülebilirliğini zedeleyerek doğanın geleceğini tehdit etmektedir. Son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tehlikeli etkileri hissedilmeye başlamış; taşkınlar, erozyonlar gibi felaketler, küresel iklim krizinin endişe verici boyutlara ulaştığının işaretlerini vermiştir. Ekolojik kriz, edebiyat araştırmalarında doğanın geleceğini sorgulama ve koruma odaklı tepkileri artırmış, bu tepkilerin niteliğini geliştirmiştir. Bu noktada “çevreci eleştiri” başlığı altında sürdürülen akademik çalışmalar, doğa hakkını ortaya koyan, savunan ve pekiştiren, insanı doğaya yönelik ciddi bir sorumluluk duymaya iten, gezegen merkezli bir yaklaşımı savunmaktadır. Yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerden biri olan Amerikalı doğa korumacı ekolog, eğitimci ve doğa yazarı Aldo Leopold tarafından 1949 yılında ortaya atılan “toprak etiği” kavramına göre insan, insan merkezli yönelimlerden tamamen farklı olarak, “toprak piramidi”nin diğer katmanları gibi sade bir üye olarak yeniden tanımlanır. Bu yazının amacı, yeni Türk edebiyatı tarihinde yirminci yüzyılda toplumsal sorunlara odaklanan öykü ve romanlarıyla tanınan Sadri Ertem (1898-1943)’in Bacayı İndir Bacayı Kaldır (1933) adlı hikâyesini toprak etiği bağlamında çevreci bir bakış açısıyla değerlendirmek ve söz konusu hikâyedeki ekolojik işlevsel boyutu ortaya çıkarmaktır. Bacayı İndir Bacayı Kaldır’daki insan ve kapital merkezli endişeler yüzünden yoğun bir tahribata maruz kalan, bozulan toprak imgesi, toprağın ekosistemin diğer ögeleriyle arasındaki yaşamsal işlev ve ilişkilerine etkileri söz konusu etik yaklaşım ışığında tartışmaya açılacaktır.
The destruction of nature caused by an ever-increasing human population and the industries produced by human-centered, consumption-oriented economical approaches threaten the future of nature by damaging the sustainability of the planet. In recent years, the dangerous effects of global warming and climate change have begun to be felt; disasters such as floods and erosions have signaled that the global climate crisis has reached alarming proportions. The ecological crisis has increased the responses focused on questioning and protecting the future of nature in literary studies while at the same time improving the quality of these reactions. At this point, academic studies conducted under the heading of "ecocriticism" advocate a planet-centered approach that reveals, defends and reinforces the right to nature, and pushes people to take serious responsibility towards nature. According to the concept of "land ethic" introduced in 1949 by the American conservationist ecologist, educator and naturalist Aldo Leopold, who is one of the most influential thinkers of the twentieth century, human beings are completely different from anthropocentric orientations, redefined by Leopold as a simple member like the other layers of the "land pyramid. The aim of this article is to evaluate Bacayı İndir Bacayı Kaldır (1933) –a short story by Sadri Ertem (1898-1943), known for his stories and novels focusing on social problems in the twentieth century in the history of new Turkish literature, with an environmentalist perspective in the context of land ethic and to reveal its ecological functional dimension. In the story, the image of the land that has been subjected to intense destruction due to human and capital-centered concerns and consequently lost its vital functions and relations with with other elements of the ecosystem will be discussed in the light of the ethical approach in question.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Linguistics |
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | November 21, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: Ö8 |