Deconstruction, put forward by Jacques Derrida, is an oxymoronic concept that includes both disassembly and reconstruction. It is both a method and a philosophical approach, one Derrida theorized in application to written texts and certain philosophical concepts. To oppose word-centered Western metaphysics, Derrida placed writing above the word, working to deconstruct the meanings in a text by tracing the text itself.
Derrida generally spoke of the deconstruction of written texts. But according to Derrida, everything is a text, and from a post-structuralist perspective, any image, be it literary or visual, can be considered as a text to be analyzed. Therefore, deconstruction can also be applied to visual images. However, when we look at the Turkish literaturescholarship, there are very few studies that analyze films with Derrida’'s approach. Yet Derridean thought and deconstruction can contribute to our understanding of some important questions in the field of film theory and criticism. Although Derrida spoke very little on the cinematographic image, what he put forward offers tools suitable for adaptation to cinema and the visual image.
Derrida's influence on film studies worldwide has also been minimal. Existing studies that have brought cinema and Derrida together have tended to liken the images of cinema to a written language. However, cinema has its own principle of creating an image. To better capture cinema not as a language or a representation of writing, but instead as a narrative possibility that produces philosophy with its own images, this study pairs Derrida’s concept of deconstruction with Gilles Deleuze’s approach to the image, focusing on the concept of hospitality as a focal point to explore the methodological possibilities of fusing the horizons of meaning of these two seemingly irreconcilable thinkers.
The film selected for analysis, Beatriz at Dinner (Miguel Arteta, 2017), is a story that revolves around the concept of hospitality. The story begins when Beatriz, a Mexican healer and masseuse, stays for dinner at the home of a wealthy client after her car breaks down. Throughout the movie, Beatriz’s experiences can be seen as a response to the struggle between the winners and losers of the capitalist world. On a deconstructivist reading, the character of Beatriz, who is hosted as a guest in a place where she does not belong, loosens the boundaries of hospitality and carries the lives of all immigrants into the movie as her own story seeps into her conversations at the dinner. Ultimately, the film’s open-ended conclusion breaks stereotypes and reveals the pure optical image, making the crystal-image visible on the cinematographic plane of the film. The deconstructivist reading offered here is innovative both for its deconstruction of visual images and for its reconstruction of hospitality from a different perspective.
Jacques Derrida’nın ortaya koymuş olduğu yapı-söküm hem bir yöntem hem de kendi başına bir felsefi yaklaşımdır. Yapı-söküm, sözcüğün içinde de ifade bulduğu gibi sökmeyi ve yeniden kurmayı içinde barındıran oksimoron bir kavramdır. Derrida yapı-sökümü yazılı metinler ve felsefi birtakım kavramlar üzerinde tartışmıştır. Sözmerkezci Batı metafiziğine karşı çıkmak amacıyla sözün karşısına yazıyı koyan Derrida; yazıda iz sürerek, metindeki anlamları yapı-söküme uğratmaya çalışmıştır. Derrida’ya göre, her şey bir metindir. Dolayısıyla yapı-söküm aynı zamanda görsel imgeler üzerine de uygulanabilir. Ancak hem dünya hem de Türkiye literatürüne bakıldığında sinema ve yapı-söküm ilişkisinin çok az ele alındığı görülmektedir. Bu çalışma, görsel imgeler üzerinden yapı-sökümün gerçekleştirilebileceğini göstermek amacıyla bir filmin yapısını sökme girişimidir. Genellikle post-yapısalcı olarak değerlendirilen düşünürlerin kavramları üzerine keskin sınırlı bir şeyler düşünmek ve yazmak epistemolojik bir açmaz olacaktır. Bu nedenle, yapı-sökümü bir çözümleme yöntemi olarak ele alıp bir metne tabi tutmanın ötesinde bir çaba gerekmektedir. Özellikle iletişim alanında Türkiye’de çok da fazla çalışılmamış olan bu alana katkı sağlamak ve gelecek çalışmaların önünü açmak amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, Derrida’nın yapı-söküm yaptığı kavramlardan olan konukseverlik kavramı ekseninde Beatriz at Dinner (Beatriz Akşam Yemeğinde, Miguel Arteta, 2017) filmi incelenmek üzere seçilmiştir. Çalışmada öncelikle Derrida’nın kavramları üzerine bir izlek oluşturulmuş, ardından yapı-söküm bir yöntem olarak tartışılmıştır. Sonrasında konukseverliğe yönelik bir soruşturma gerçekleştirilerek, kavram derinleştirilmiştir. Bu kuramsal çerçevenin izleğinde Beatriz at Dinner filminin yapı-sökümcü bir yaklaşımla çözümlemesi yapılmıştır. Bir sinema filmine yönelik bu yapı-söküm çalışması, hem görsel imgelerin yapı-sökümünün yapılması bakımından yenilikçi bir çalışmadır hem de konukseverliği farklı bir perspektiften tekrar inşa etmek bakımından çokluk düşüncesini öne çıkartmayı amaçlamaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Features |
Authors | |
Publication Date | August 9, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
sinecine TR DİZİN ve FIAF tarafından taranmaktadır.