In this study,
"Blade Runner 2049" (2017), directed by Denis Villeneuve, is dealt
with in the context of the Cartesian doubt, self, consciousness and human
philosophy. The quest put
forward by the film, the attitude towards the solution of this quest, the
thesis highlighted and the layers of the philosophical frame surrounding them
were tried to be revealed. The Cartesian philosophy offers a method of skepticism
that is directed towards purifying all suspicions. Thus, an
unquestionable soul, or subject, is built upon and the material world is
conceived by virtue of the specific relationship of the subject with God. In this case,
this kind of problem arises. How does the subject recognize and portray itself
and others? How to define the other not as automat or Android, but as the
specific limit of what is defined as human? The "blade runner"
android K., who identified human essence with their empathy ability, offer the
opportunity to study a suspected subject, gradually losing its anchoring points.
The relationship of this subject with the creatures and the creator, the new
space in which the identity and the self is built, shows the suspicion as the
most important element in the foundation of a paranoid individual type. The general
quest in the film is to see if an egalitarian relationship between self and the
other can be established and an answer must be established. The film has an
affirmative attitude to this answer. The thesis of the film is that quest,
suspicion, compassion and pain are essential elements in the construction of
the self. A dystopic, colonialist and authoritarian administrative framework is
presented. The film provides an important basis for the construction of
identity, with a paranoid and schizophrenic suspicion and a natural empathy
ability.
Bu çalışmada Denis Villeneuve
tarafından yönetilen “Blade Runner 2049”
(2017), Kartezyen felsefenin ortaya koyduğu kuşku, özne, bilinç ve insan
felsefesi bağlamında ele alınmış, filmin ortaya koyduğu arayış, bu arayışa
yönelik tutum, öne çıkarılan tez ve felsefi çerçeve katmanları ortaya
çıkarılmaya çalışılmıştır. Kartezyen felsefe tüm kuşkulardan arınmaya dönük
yöntemli kuşkuculuk perspektifi sunmaktadır. Böylece kendisinden kuşku
duyulamaz bir ruh, özne inşa edilir ve maddi dünya öznenin Tanrı ile kurduğu
özgül ilişki dolayımıyla tasarımlanır. Bu durumda şu türden bir problem ortaya
çıkmaktadır. Özne kendini ve diğerlerini nasıl tanır, tanımlar? Ötekiyi otomat
ya da android olarak değil, “insan” olarak tanımlananın özgül sınırı nasıl
çizilir? Eserde ortaya çıktığı biçimiyle, insani özü empati yeteneğiyle tespit
eden infazcı android K., giderek kendi düğüm noktasını yitiren, kuşkulanan bir
özneyi inceleme fırsatı sunmaktadır. Bu öznenin yaratılar ve yaratıcı ile
kurduğu ilişki, bununla temellenen kimlik ve benliğin inşa edildiği yeni alan,
kuşkuyu melankolik bir birey tipinin temellendirilmesinde en önemli unsur
olarak göstermektedir. Filmdeki genel arayış ben ve öteki arasında eşitlikçi
bir ilişki kurulup kurulamayacağı ve cevap kurulması gerektiği yönündedir. Film
bu cevabı olumlayıcı bir tutuma sahiptir. Filmin tezi arayış, kuşku, merhamet
ve acı, benliğin inşa edilmesinde temel bir unsur olduğu yönündedir. Distopik,
kolonyalist ve otoriter bir yönetimsel çerçeve sunulmaktadır. Eserde paranoid
ve şizofren bir kuşkunun ve doğal empati yeteneğinin kimliğin inşa edilmesinde
önemli bir temellendirme sunduğu görülmüştür.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 29, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 4 Issue: 8 |