Zamanı ele alış şekli, insanın zamanla olan ilişkisini etkilemektedir. Geçmiş, şimdi ve gelecekten oluşan parçalı ve doğrusal zaman anlayışında insan yalnızca şimdiyi, tek bir an’ın içinde yaşamaktadır. Kesintisiz bir bütün olarak düşünüldüğünde ise zaman, bu üç olgunun iç içe geçtiği bir akış formundadır. Zamanın bu formunda insan, bazı bellek imgelerinin geçmişten şimdiki zamana ulaşarak gerçeği, yani kişinin mevcut eylemini etkileyebildiği bir oluş halinde bulunmaktadır. Zaman kavramı, mekân ve hareket ile birlikte sinemanın başlıca yapısal unsurları arasında yer almaktadır. Bu kavramlar, gerçek hayatta olduğu gibi sinemada da algı ve düşünce mekanizmalarını harekete geçirmektedir. İnsan zihninin işleyişi ile bir filmde yer alan imgelerin işleyişi arasındaki benzerliğe dikkat çeken Henri Bergson’un ileri sürdüğü ‘bellek teorisi’ ve ‘anı-imge’ kavramı, Gilles Deleuze’ün sinemayı bir ‘zaman sanatı’ olarak işaret eden imge kuramıyla birlikte sinema ve zaman arasındaki bu karmaşık ilişkiyi ele almaktadır. Tarık Aktaş'ın geleneksel anlamda bir hikâyeyi takip etmeyen filmi Nebula (2018), ana karakter Hay'ın gündelik hayatına odaklanırken, filmde gerçekleşen tüm olaylar, geçmişe ait bir bellek imgesinin etrafında kümelenmektedir. Zamanın doğrusal akışını sekteye uğratarak sahneler arasındaki neden-sonuç ilişkisinden doğan rasyonel bağı parçalayan zaman imgeleri de geçmişe dair bir anıyı içeren bu imgeyi görünür kılmaktadır. İmgelerin ‘görünür’ olduğu kadar ‘okunabilir’ olduğu yaklaşımıyla hareket edilen çalışmada, Bergson ve Deleuze’ün bellek ve zaman imgesi tanımları ekseninde, filmde yer alan zaman unsurları niteliksel içerik analizi yöntemiyle sorgulanmaktadır.
The way person handles time affects people's relationship with time. In a fragmented and linear understanding of time consisting of the past, present and future, human lives only the present, in a single moment. When considered as an uninterrupted whole, time is in the form of a flow in which these three phenomena are intertwined. In this form of time, human is in a state of becoming, in which some images of memory can affect a person's current action by reaching from the past to the present. The concept of time is among the main structural elements of cinema together with space and movement. These concepts activate the mechanisms of perception and thought in cinema as in real life. Drawing attention to the similarity between the functioning of the human mind and the functioning of images in a film, Henri Bergson's theory of memory and ‘memory-image’ concept, together with Gilles Deleuze's image theory, which points to cinema as an art of time, address this complex relationship between cinema and time. Tarık Aktaş's film Nebula (2018), which does not follow a story in the traditional sense, focuses on the daily life of the main character hay, while all the events that take place in the film are clustered around an image of a memory of the past. Time images, which disrupt the linear flow of time and break the rational bond arising from the cause-and-effect relationship between scenes, also make this image visible, which contains a memory of the past. In the study, which is based on the approach that images are ‘readable’ as well as ‘visible’, Bergson and Deleuze's definitions of memory-image and time-image are questioned by the qualitative content analysis method of the time elements contained in the film.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 27, 2022 |
Publication Date | June 28, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 7 Issue: 13 |