The Supreme God, who created and governs the universe, has created human beings, starting from Adam and Eve, in accordance with the doctrine of "sunnatullah" to protect, safeguard, and preserve the order and balance of the earth. The beginning of this creation is also its end, which is the endless death, that no one, except for the Prophets and Allah, knows when, where, and how it will happen. When someone dies, they leave behind orphans who have lost the support of their parents and need help to survive. The noble teachings of Islam emphasize the importance of social solidarity and cooperation in every aspect of life, particularly in the case of orphans. The Quran and the Sunnah carefully protect and uphold the rights of orphans, establish certain conditions and principles for them to lead a virtuous life, and aim to protect them, provide shelter and care for them, and make the best use of their property. The Prophet of Islam, who was himself an orphan, called upon humanity's innate humane emotions to protect and safeguard the rights of orphans. In the Ottoman Empire, these principles continued, and orphans were protected and supported financially and morally until they reached adulthood through the care of their guardians and the support of philanthropists and state institutions. Many waqfs, orphanages, and various other institutions in Ottoman society have provided a variety of services for orphans and even established independent institutions for them as their numbers increased over time. These institutions have played an important role in ensuring that orphaned children are raised in a healthy environment and become productive members of society while meeting their needs. Generally referred to as "Eytâm Sandıkları" in Ottoman history, these institutions have also protected the rights of orphans and acted as a "fund" by safeguarding their ancestral assets and real estate. The verse "Test the orphans until they reach the age of marriage, and if you find them to be mature enough, give them their property" is cited as evidence for this. Although these institutions have been associated with Islamic contexts and appear to have a direct connection with Islamic law, they have not only cared for Muslim orphans but have also helped orphans of other religions, who are considered the "Trust of God to Muslim States." This is why the subject of this study, Nevşehir District, was chosen, as it had a large number of Christian orphans who also benefited from these institutions. Briefly, in this study, which focuses on the orphans who lived in the Ottoman Empire, the impact of orphan funds on the orphans and their role in protecting their rights have been attempted to discuss by analyzing the court records between the years 1874-1926 and province yearbooks in both local and communal contexts by comparing Nevşehir to some rural districts such as Çanakkale and Eskişehir-Sivrihisar.
Kâinatı yaratan ve idare eden Yüce Allah, yeryüzünün düzen ve dirliğini korumak, kollamak ve muhafaza etmek için “sünnetullah” doktrinin gereği insanoğlunu; Âdem ve Havvâ’dan yaratmıştır. Bu yaratılışın başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır, bu da namütenahi olmayan ecel, yani ölümdür. Ebedi ve ezeli olmayan ölümün ise ne zaman, nerede ve nasıl olacağını başta Peygamberler olmak üzere Allah’tan başka kimse bilemez ve bilemeyecektir. Ölümlerden geriye, hayata tutunmak için baba ve ana desteğini kaybeden yetim ve öksüzler kalmaktadır. İslâm dinînin yüce öğütleri, bu husus üzerinde durmakta, hayatın her alanında sosyal dayanışma ve yardımlaşma üzerine sıklıkla vurgu yapmakta ve buna özen göstermektedir. Kur’ān ve Sünnet ile yetimin yaşam alanı içerisinde sahip olduğu veya olmadığı haklarının korunması ve kollanmasını titizlikle konu edinmiş, faziletli ve erdemli bir yaşam sürmesi için birtakım şartlar ve esaslar çıkarılmıştır. Böylelikle yetimin korunması, barınması, kefâleti ve malının ihsan üzere değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Kur’an'da on iki sûrede, toplam yirmi üç yerde yetimin hakkının gasp edilmemesi ve ona zulmedilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Dünyaya kimsesiz olarak gelen İslâm Peygamberi, yetim hak ve hukukunun muhafaza edilmesi hususunda insanlığın fıtratında var olan insani duygulara seslenerek önleyici, rağbet edici emir ve yasaklar getirmiştir. Bu yasak ve teşvikler Osmanlı’da devam etmiş ve yetimler, reşit olana kadar vasî gözetimi ve hayırseverlerin ve devlet kurumlarının desteği ile maddî-manevî korunmuştur. Nitekim Osmanlı toplumunda birçok vakıf, yetimhâne ve bilumûm kurumlar yetimlere dönük çok çeşitli hizmetler sunmuş; hatta zaman içerisinde yetim çocukların sayılarının artması ile onlara yönelik müstakil müesseseler tesis edilmiştir. İşbu müesseseler yetim çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, topluma faydalı birer fert haline getirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması adına önemli bir görev üstlenmiştir. Osmanlı tarihinde genel olarak “Eytâm Sandıkları” olarak adlandırılan bu kurumlar yetimlerin haklarını da korumuş ve modern manada bir “fon” gibi hareket ederek onların atalarından kalan menkul ve gayrimenkul emtialarını muhafaza etmiştir. Buna kanıt olarak da bu ayet gösterilmiştir: “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin”. Ayette söz konusu "evlilik çağı" lafzından ergenlik çağının gerekliği açıkça görülmüş ve yetimin mental ve fiziksel olarak rüştünü ispat etmesi istenmiştir. Her ne kadar İslâmî bir bağlamla ilişkilendirilmiş ve şeriatla doğrudan bir bağları haizmiş gibi gözükse de işbu kurumlar yalnızca Müslüman yetimler ile ilgilenmemiş; aynı zamanda, “Allah’ın Müslüman Devletlere Emaneti” olarak kabul edilen, semavi dinlere mensup yetimler de bu kurumlardan fazlasıyla istifade etmiştir. Bu bağlamda, işbu çalışmanın konusunu oluşturan Nevşehir Kazâsı da sahip olduğu bu özellik hasebiyle seçilmiş; bölgede bulunan Hristiyan yetim sayısının fazlalığı mezkûr müessesenin kapsamını daha iyi anlamak adına farklı bir perspektif sunmuştur. Ezcümle, Osmanlı yetimlerini esas alan bu çalışmada, Nevşehir Kazâsına ait, 1874-1926 yıllarını kapsayan mahkeme kayıtları ve vilâyet salnâmeleri incelenerek Eytâm Sandığı kurumunun yetimler üzerindeki etkisi ve onların haklarının korunmasındaki rolü hem bölgesel olarak hem de Çanakkale ve Eskişehir-Sivrihisar gibi taşra bölgeleriyle karşılaştırılarak umûmî manada irdelenmeye çalışılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Early Pub Date | May 31, 2023 |
Publication Date | June 15, 2023 |
Submission Date | February 28, 2023 |
Acceptance Date | April 8, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 30 |
Şırnak University Journal of Divinity Faculty is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).