This study investigates the roles of regional development policies and regional disparities in relation to the vulnerability of settlements under earthquake risks. The concentration of economic investments and hence population in a specific region is called value agglomeration (VA). VA process in Türkiye has been accelerated after the 1980s as an outcome of liberalization and open trade (export-oriented growth) policy and resulted in extremely uneven development especially in coastal areas of the country
Research findings showed that the majority of most developed districts are located in the riskiest zone, while least developed ones are located in less risky zones. Between 2008 and 2022, Türkiye's total population increased by 13.8 million people, and 8.6 million (63%) of this resided in the 1st-degree seismic belt. When the period between 1986-2022 is examined, 73% of the most developed districts and 55% of the priority regions for development are located in the 1st-degree seismic belt.
Results reveal that VA is (positively) correlated with seismic risks, which implies a need for reversing regional development strategies in Türkiye. To achieve a resilient settlement pattern, the government may achieve risk mitigation by preventing VA from taking place in risky areas by adopting effective regional planning policies, government incentives, and investment promotion.
Bu çalışma, bölgesel kalkınma politikalarının ve bölgesel farklılıkların, yerleşim yerlerinin deprem riski altındaki kırılganlığı üzerindeki rolünü araştırmaktadır. Ekonomik yatırımların ve dolayısıyla nüfusun belli bir bölgede yoğunlaşması değer yığılması (DY) olarak adlandırılmaktadır. Türkiye'de DY süreci 1980'lerden sonra liberalleşme ve açık ticaret (ihracata dayalı büyüme) politikasının bir sonucu olarak hızlanmış ve başta kıyı bölgeleri olmak üzere ülkede son derece eşitsiz bir kalkınmaya yol açmıştır.
Araştırma bulguları, en gelişmiş ilçelerin çoğunun en riskli bölgede, en az gelişmiş ilçelerin ise daha az riskli bölgelerde yer aldığını göstermiştir. 2008-2022 yılları arasında Türkiye'nin toplam nüfusu 13,8 milyon kişi artmış ve bunun 8,6 milyonu (%63) 1. derece deprem kuşağında yer seçmiştir. 1986-2022 yılları arasındaki dönem incelendiğinde, en gelişmiş ilçelerin %73'ü ve kalkınmada öncelikli yörelerin %55'i 1. derece deprem kuşağında yer almaktadır.
Sonuçlar, DY'nın sismik risklerle (pozitif) ilişkili olduğunu ortaya koymakta ve bu da Türkiye'de bölgesel kalkınma stratejilerinin tersine çevrilmesi gerektiğini göstermektedir. Dirençli bir yerleşim modeli elde etmek için hükümet, etkili bölgesel planlama politikaları, devlet teşvikleri ve yatırım teşvikleri benimseyerek; DY’nin riskli alanlarda gerçekleşmesini engelleyerek risk azaltımını sağlayabilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | City and Regional Planning |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 23, 2024 |
Submission Date | September 11, 2024 |
Acceptance Date | September 18, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 06 Issue: 01 |