Gloria Anzaldua, Sınır bölgesi: Yeni Melez Kadın (Borderlands/La Frontera: The New Mestiza) (1987) adlı eserinde Meksika-Amerika arasındaki sınırı konu alsa da ülkeler arası fiziksel olarak çizilen sınırlarda kalanların kültürel ve psikolojik olarak deneyimlediği ikili hayatı evrensel ve zamansız bir güncelliğe oturtacak şekilde dile getirmeyi başarmıştır. Ancak bunu yapmasının altında başka bir sebep daha vardır. Anzaldua aynı zamanda bu sınırda yaşayan bir mestizadır. Bu terim, egemen kültürün kendi ırkına karşı türlü zorbalıklarına şahit olmasının yanı sıra, kendi kültürünün kadını arka plana atan ve güçsüz gören ataerkil anlayışı karşısında bir kadın olarak çektiği zorlukları da ifade eder. Bir sınır vatandaşı olan Anzaldua, hem kendi kökenlerinde hem de sınırın diğer ucunda, bir kadın olarak var oluşuyla ilgili aynı erkek egemen zihniyetin ürünü bir baskıyla iç içedir. Baskının köklerine inen Anzaldua, dikkat çekici bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bir zamanlar kadınlar tarafından denge içinde yönetilen bir egemenliğin ürünü olan kültürünün daha sonra erkeklerin söz sahibi olmasıyla yağmacı ve işgalci bir hale bürünerek çöküşe geçtiğini vurgulamaktadır. Bu noktada kadını, dengeli ve istikrarlı bir toplumun inşasında önemli bir unsur olarak görmektedir. Bu dengeyi kaybeden melez kültüre ait erkek egemen toplum, kadını kendi kalıplarına sokarak ayrıştırmaya çalışırken, kendini de zamanla Batı kültürü tarafından benzer bir durumun içinde bulur. Anzaldua, çoklu alt kimlikler barındıran bir toplumda yaşayan bir kadın olarak bu duruma mestiza bilinci olarak adlandırdığı düşünce biçimi ile çözüm bulmuştur. Buna göre, melez kültürü benimsemenin yolu keskin tanımlamalardan uzaklaşıp, çelişkiler ve belirsizliklerle yaşamayı kucaklamaktan geçmektedir çünkü konum buna elverişlidir; tam sınırdır. Bu bilinci geliştirmenin ilk adımı ise toplumun kaybettiği denge unsurunu yani kadının kaybettiği gücünü tekrar kazanmasından geçmektedir. Bu sebeple, eser hem postkolonyal hem de feminist bir bağlamda ele alınacaktır.
Though dealing with the Mexican-American border in her work In Borderlands/La Frontera: The New Mestiza (1987), Gloria Anzaldua has managed to convey the culturally and psychologically dual life experienced by those who remain at the physically drawn borders between countries in a universally and timelessly way. However, there is also another reason why she has done so. Anzaldua is also a mestiza living on this border. This term, in addition to witnessing all kinds of tyranny by the dominant culture against her own race, also expresses the difficulties she has to face as a woman against the patriarchal gaze in her own culture that pushes women into the background and sees them as powerless. As a border citizen, Anzaldua is entangled in the same male-dominated oppression of both her own origins and her existence as a woman across the border. Examining the roots of this oppression, Anzaldua in fact reveals a striking reality. She emphasizes that the culture, which was once the product of a balanced sovereignty ruled by women, later turned into a male society of predation and conquest after men's takeover of the royal lineage, thereby causing the whole society to collapse. At this point, she thinks that women play an essential part in creating a balanced and stable society. Having lost this balance, the male-dominated society belonging to the hybrid culture that endeavours to discriminate against women by shaping them to fit male norms, is eventually exposed to a similar situation caused by the Western culture over time. As a woman living in a society with multiple sub- identities, Anzaldua has found a solution to this situation with a new way of thinking which she calls mestiza consciousness. Accordingly, the way to adopt hybrid culture is to move away from sharp definitions and embrace this way of border life with contradictions and uncertainties, for mestiza's position is convenient for this: she is already on the border. The first step to develop this awareness is thus to regain the balance element that society has lost earlier, that is, the woman's lost power. Hence, the work will be discussed in both postcolonial and feminist contexts.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | January 31, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 14 Issue: 1 |