With the prominence of cognitive sociology in recent years, more and more researchers are working on the cultural roots of human cognition and the cognitive mechanisms by which culture motivates action. As a result of this orientation, the literature on interpretive cultural analysis approaches associated with social cognitive reality has developed rapidly. The cultural tradition of cognitive sociology is related to how human consciousness varies according to cultural groups and historical flow. According to this theory, when an actor enters the inter-subject world, he also socializes cognitively and gives objects common meaning with others. While experiencing cultural cognition on the one hand, the individual, on the other hand, sees "other" people, whom she understands as deliberate agents, through the optics of social reality. The actor, who constructs her personal and social self in this way, tests her/his social and cultural identity by taking communicative action with the thought communities in the world in the next stage. In this study, we will not engage in the empirical examination of the cultural mec-hanisms that affect the action. We will try to address the biography of reality, which reveals the conceptual use of cognitive social reality in everyday life. We will also examine in detail the social position of reality, which causes more messages to reach cognitive capacity, transforming reproduction into reflexive mechanisms. For this purpose, we will briefly address the main points of the social cognitive process that provides data to modern cognitive sociology rather than the historical expression of cultural sociology. The cultural roots of human cognition explain cognitive differences to some extent. It is obvious that there is another experiential awareness behind the Western consciousness that shapes today's functional reality. In belated modernity, the mechanisms of phenomena that make up social reality refer to different contextual situations in daily life, so the reflexive outcome of agency causes deviations in the standard time of cognition. In this article, in which we focus on the character of cognitive experience, we will argue that a different critical reality explanation has become an indi-vidual and social necessity, especially in belated modern societies, based on the asymmetrical positioning of cognitive reality
Son yıllarda bilişsel sosyolojinin öne çıkmasıyla birlikte, gittikçe daha fazla araştırmacı, insan bilişinin kültürel kökleri ve kültürün eylemi motive ettiği bilişsel mekanizmalar üzerinde çalışmaktadır. Bu yönelimin bir neticesi olarak sosyal bilişsel gerçeklikle ilişkilendirilen, yorumlayıcı kültürel analiz yaklaşımlarına dair literatür hızla gelişti. Bilişsel sosyolojinin kültürel geleneği, insan bilincinin kültürel gruplara ve tarihsel akışa göre nasıl değiştiği ile ilgilidir. Bu teoriye göre, bir aktör, özneler arası dünyaya girerken, aynı zamanda bilişsel olarak da sosyalleşir ve nesnelere başkalarıyla ortak anlam verir. Birey, bir yandan kültürel bilişselliği deneyimlerken, diğer yandan, kasıtlı failler olarak anladığı "öteki" insanları, sosyal gerçekliğin optiğinden görür. Kişisel ve toplumsal benliğini bu şekilde inşa eden aktör, ileriki aşamada, dünyadaki düşünce toplulukları ile iletişimsel eyleme geçerek, sosyal ve kültürel kimliğini test eder. Bu çalışmada, eylemi etkileyen kültürel mekanizmaların ampirik incelemesine girmeyeceğiz. Bilişsel sosyal gerçekliğin gündelik yaşamda konsept kullanımını ortaya çıkartan gerçeklik biyografisini ele almaya çalışacağız. Ayrıca, yeniden üretimi, düşünümsel mekanizmaya dönüştürecek şekilde, daha fazla iletinin bilişsel kapasiteye ulaşmasına neden olan gerçekliğin sosyal pozisyonunu etraflıca inceleyeceğiz. Bunun için de kültür sosyolojisinin tarihsel anlatımından çok, modern bilişsel sosyolojiye veri sağlayan sosyal bilişsel sürecin ana noktalarına özet olarak değineceğiz. İnsan bilişinin kültürel kökleri bilişsel farklılıkları bir ölçüde açıklar. Günümüzün işlevsel gerçekliğini biçimleyen Batı bilincinin arkasında başka bir deneyimsel farkındalık olduğu aşikardır. Gecikmiş modernitede, sosyal gerçekliği oluşturan fenomenlerin mekanizmaları, gündelik yaşamda farklı bağlamsal durumlara atıfta bulunduğu için, eylemliliğin düşünümsel neticesi, bilişselliğin standart zamanında sapmalara neden olur. Bilişsel deneyimin karakterine odaklandığımız bu makalede, bilişsel gerçekliğin asimetrik konumlanışını esas alarak, özellikle gecikmiş modern toplumlarda, farklı bir eleştirel gerçeklik açıklamasının bireysel ve toplumsal zorunluluk haline geldiğini savunacağız.
bilişsel gerçeklik bilişsel sosyoloji gecikmiş modernite eylem faillik yapı
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 7 Sayı: 1 |