In the this study, how Muhammad ibn Ahmad al-Tarsūsī deals with the issue in his summary work on the free will (al-Irāda al-Jujʾiyya) and human actions will be examined. In this study, the critical edition and translation of the risālah will also be done. The author divided his risālah into two chapters (maqām). In the first chapters, he dwells on two principles that cause the sects about human acts to be dispersed. The first is that the distinction between voluntary (irādī) and compulsory acts is certain. The second is that the generalizations in religious texts that include human acts are based on God’s creation. Accordingly, the first principle was ignored by Jabriyyah and the second by Qadariyyah. But salaf scholars have reached the truth by taking these two principles into account. According to author, Ashʿarī actually fell into compulsion. The author emphasizes the approach of the Māturīdī’s, whom he calls “our companions”. The author dwells on their dual distinction as “bringing the act into existence” (īqāʿ) and “the thing that happens” by this īqāʿ. According to this distinction, the first part reveals the freedom of man since it is not subject to creation, and it also does not pose any problem to the principle that God creates everything. The author, in concluding the first maqām, states that this approach of the Māturīdīs is the same as what the salaf expressed. Thus, the author tries to bring the salaf and the Māturīdīs closer to each other. It can be said that the risālah is original in this respect. The author makes the definitions of ḥusun and qubuḥ in the second makām and says that there is a disagreement about whether the determinant and ruler of these two is reason or sharīʿah. The author mentions the approaches of the sects to the subject and mentions that the Muʿtazilah and the Ashʿarī sects are not correct however, he mentions that the distinction made by the Mâturīdīs as “Some of the acts require ḥusun and qubuḥ and some do not require it” is more consistent and accurate.
Free will Kasb Human actions Jabr (Compulsion) Tafwīz Muhammad ibn Ahmad al-Tarsūsī Māturīdism Ashʿarism
Bu çalışmada öncelikle Muhammed b. Ahmed et-Tarsûsî’nin (ö.1145/1732) irâde-i cüzʾiyye ve insan fiilleri hakkında yazdığı muhtasar risâlesi muhteva açısından tetkik edilecek, ardından da risalenin tahkik ve tercümesi yapılacaktır. Müellif, risâlesini “makâm” şeklinde isimlendirdiği iki bölüme ayırarak ilk makâmda insan fiilleri konusunda mezheplerin itidalden savrulmasına neden olan “İhtiyârî ve zorunlu (ızdırârî) fiiller arasındaki ayrımın kesin oluşu” ve “Naslarda mevcut olan ve Allah’ın insan fiilleri de dahil her şeyin yaratıcı olduğu” şeklinde iki ilkeye dikkat çeker. Buna göre ilk ilke Cebriyye, ikincisi Kaderiyye tarafından göz ardı edilmiş ancak selef âlimleri bu iki ilkeyi de dikkate alarak meseleyi anlamaya çalışmışlardır. Müellif, Eşʿarî’nin de bu konuda cebre düştüğünü söyleyerek “ashâbımız” dediği Mâtürîdîlerin yaklaşımını ön plana çıkarır. Müellif, Mâtürîdîlerin fiilin anlamları üzerinden “fiilin varlığa getirilmesi” (îkâʿ) ve “îkâʿ ile meydana gelen şey” (el-hâsıl bihi) şeklinde yapmış oldukları ikili ayrımla; ilkinin yaratmaya konu olmaması sebebiyle hem insanın özgürlüğünü tespit ettiklerini hem de Allah’ın her şeyi yaratması prensibini muhafaza ettiklerilerini söylemektedir. Müellif, ilk makâmı bitirirken Mâtürîdîlerin bu görüşünün selefin benimsediği görüşle aynı olduğunu söyleyerek selefle Mâtürîdîleri birbirine yakınlaştırmaya çalışmaktadır. Bu risâlenin Selef ve Matûrîdi düşüncenin uzlaşmasına nüve teşkil edecek iz düşümlerinden ötürü özgün olduğu söylenebilir. Müellif, ikinci makâmda önce hüsün-kubuh kavramlarının tanımlarını yapar ardından da bu iki mesele hakkında belirleyici olan âmilin akıl mı yoksa şeriat mı olduğunu izah etmeye çalışır.
Müellif, hüsün-kubuh meselesinde mezheplerin konuyla ilgili yaklaşımlarını zikreder ve Eşʿarî ile Muʿtezile’nin bu konuda isabetli olmadıklarını söyler. Mâtürîdîlerin hüsün-kubuhla ilgili olarak “Fiillerden bir kısmının zâtı gereği hüsnü ve kubhu gerektirdiği ve diğer bir kısmının ise zâtı gereği hüsnü ve kubhu gerektirmediği” şeklinde yaptıkları ayrımın daha tutarlı ve isabetli olduğunu zikreder.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2020 |
Submission Date | November 3, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |