Sentence formation in Arabic is explained by the phenomenon of isnad. Isnad is an invisible link that connects the main elements of the sentence. Musnad ilayh and musnad, which are the parties to the isnad, are two mini-mum basic elements of a sentence. The first is the one about whom the judg-ment is made, and the second is the judgment itself. The basic elements of a sentence, mubtadā or fāil, correspond to musnad ilayh, khaber or fiil corres-pond to musnad. The fact that these elements appear as marifa in the sentence -and not nakra- changes the meaning of the sentence. Abū Ya‘kūb al-Sakkākī (d. 626/1229) states that the musnadun ilayh, which comes as marifa in various forms, adds emphatic meanings such as takhsīs, cins, ta’ñīd, and ahd and affects the semantic interpretation of the sentence. In Sekkākī, while the syntactic structure explains the contextual situation, the context can also determine the syntactic structure. Therefore, the interaction of syntactic structure and context situation together determines the meaning of the sentence; but contextual situation is more effective in determining meaning. The fact that musnad and/or musnadun ilayh comes with ḍamīr, aʿalam, ism-i mawṣūl, ism-i ishārah, harf-i taʿrīf or iḍāfa determines the meaning of the sentence in terms of semantics. In cases where musnadun ilayh exceptionally comes as nakrah, most of the meanings in form of marifa are not seen. As a result, the fact that one and/or both sides of the isnad is a marifa noun changes the semantic interpretation of the sentence and this type of isnad is established for various rhetorical epigrams.
Arapçada cümle telifi isnad olgusu ile açıklanır. İsnad, cümlenin temel ögelerini birbirine bağlayan, lafzen görünmeyen bir bağdır. İsnadın tarafları olan müsnedün ileyh ve müsned, bir cümlenin asgari iki temel rüknüdür. İlki, hakkında yargıda bulunulan, ikincisi ise yargının kendisidir. Bir cümlenin temel ögeleri olan mübtedâ ya da fail, müsnedün ileyhe; haber ya da fiil ise müsnede karşılık gelmektedir. Cümlede bu ögelerin -nekreye nispetle- marife olarak gelmesi cümlenin anlamını değiştirmektedir. Ebû Ya‘kûb es-Sekkâkî (ö. 626/1229), çeşitli şekillerde marife olarak gelen müsnedün ileyhin tahsis, cins, tekit, ahd gibi vurgulu anlamlar kattığını ve cümlenin anlamsal yorumunu etkilediğini ifade eder. Sekkâkî’de marife gelen sözdizimsel yapı, bağlamsal durumu açıklarken, bağlam da sözdizimsel yapıyı belirleyebilmektedir. Dolayısıyla sözdizimsel yapı ile bağlam durumunun etkileşimi, birlikte cümlenin anlamını tayin etmektedir; fakat bağlamsal durum, anlamı belirlemede daha etkilidir. Müsned ve/veya müsnedün ileyhin, zamir, alem, ism-i mevsûl, ism-i işâret, harf-i tarif veya izâfetle gelmesi semantik açıdan cümlenin anlamını belirler. Müsnedün ileyhin -istisnai olarak- nekre geldiği durumlarda marife halindeki çoğu anlam görülmez. Sonuç olarak isnadın bir ve/veya iki tarafının marife bir isim olarak gelmesi, cümlenin anlamsal yorumunu değiştirir ve bu türde bir isnad, muhtelif belâgî nükteler için kurulur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Submission Date | March 30, 2022 |
Acceptance Date | May 16, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 8 Issue: 1 |