This essay will address the following question: how did Avicenna, the follower and commentator of Aristotle, manage to achieve a more comprehensive account of “place” (makān) than Aristotle himself did before differently in Categories and Physics. This theory of “place” is also phenomenological, since Avicenna’s related works deal with the concrete phenomena of the physical world, thereby describing how place shows itself to us, illustrating the ways we understand through its relation to bodies. Rather than delivering the essence of place, Avicenna delineates the priority of place by expressing that every body that is in the physical world must be emplaced. In other words, there would be no world (ʿālam) without local places particular to the things placed in that world. This ontological power of place not only guarantees every body its “proper place” (that is, every thing has its own place by its very nature) but also describes how places must be filled with bodies (i.e., “thinged”), without falling into the error of identifying one with the other. A phenomenological approach to Avicennan physics, in this essay, will disclose that the power of place designated by Aristotle is strengthened in terms of its uniqueness and irreducibility, before giving way to the supremacy of space (spatium) in modern philosophy.
An earlier and shorter version of this article was presented on February 7, 2022, at Iranian Institute of Philosophy, Tehran, Iran, for the International Conference on Philosophical Anthropology in Ibn Sina.
I would like to thank Dr. Esat Burak Şaman and Dr. Andreas Lammer for their questions and comments.
Bu makale şu soruyu ele alacaktır: Aristoteles’in takipçisi ve şârihi olan İbn Sînâ, bizzat Aristoteles’in Kategoriler ve Fizik eserlerinde farklı şekillerde öne sürdüğünden daha kapsamlı bir “mekân/yer” kuramına ulaşmayı nasıl başarmıştır? Bu “mekân” teorisi aynı zamanda fenomenolojiktir, zira İbn Sînâ’nın konuyla ilgili eserleri fiziksel dünyanın somut fenomenleriyle ilgilenir, böylelikle de hem mekânın bize kendisini nasıl gösterdiğini açıklar hem de mekânın cisimlerle ilişkisi üzerinden anlama yollarımızı gösterir. İbn Sînâ mekânın özünü vermekten ziyade, fiziksel dünyada bulunan her cismin bir mekâna yerleştirilmiş olması gerektiğini ifade ederek mekânın önceliğini betimlemiş olur. Başka bir deyişle, bu dünyaya yerleştirilen şeylere özgü yerel mekânlar olmaksızın âlem (kâinat) de olmaz. Mekânın bu ontolojik gücü sadece her cisme “kendi yerini” garanti etmekle kalmaz (yani her şey doğası gereği kendine uygun bir yere sahiptir), aynı zamanda birini diğeriyle özdeşleştirme hatasına düşmeden mekânların cisimlerle nasıl doldurulması (yani “şeylenmesi”) gerektiğini de açıklar. İbn Sînâ fiziğine fenomenolojik bir yaklaşım getiren bu makale, Aristoteles tarafından tasvir edilen mekânın gücünün, modern felsefede yerini uzayın (spatium) üstünlüğüne bırakmadan önce, eşsizliği ve indirgenemezliği açısından daha da güçlendirildiğini ortaya koyacaktır.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Medieval Philosophy |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 3, 2024 |
Submission Date | April 9, 2024 |
Acceptance Date | May 20, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 21 |