İslam düşünce geleneğinde lafız, anlam ve bu ikisi arasındaki ilişki felsefe, kelâm ve fıkıh usulü gibi disiplinlerce incelenmiştir. Akıl ile nakil çatıştığında aklı nakle takdim edenlerin temel argümanı olan lafzî delillerin (dilsel delâlet) zannîliği nazariyesi de bu çerçevede ilim dünyasının gündemine dâhil olmuştur. 12. yüzyılın önemli düşünürlerinden Fahreddin er-Râzî’nin teorileştirdiği (ö. 606/1210) bu düşünceye göre lafzî deliller mecaz gibi birçok dil olasılığına maruz kalmaktadır. Bu yüzden de kesin bilgi değil, zan ifade etmektedir. 15. yüzyıla gelindiğinde Molla Gürânî (ö. 893/1488), bu nazariyeyi inceleyip lafzî delillerin karine ile birlikte kesinlik ifade ettiğini dile getirmiştir. Ona göre lafzî delillerin kesin bilgi ifade ettiğini söyleyenler, karineyi dikkate almış; zan bildirdiğini iddia edenler ise karineden bağımsız bunu öne sürmüştür. Bunun yanında Molla Gürânî, lafzî bir delilin karine ile beraber kesinlik ifade etmediğini söylemenin mükâbere olduğunu belirtmiştir. Bu makale Molla Gürânî’nin dilde kesinlik konusundaki fikrini belirleyip bunu değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda Molla Gürânî’nin mezkûr birleştirici yaklaşımının tartışmaya açık olduğu gösterilecektir. Bu doğrultuda öncelikle dilin zannîliği hususunda bilgi verilip Molla Gürânî’nin karine düşüncesi etrafında birleştirdiği ihtilafın tarafları tespit edilecektir. Daha sonra ise Molla Gürânî’nin konu hakkındaki düşüncesi belirlenip tartışmanın, onun iddia ettiği gibi lafzî bir ihtilaf olmadığı, bilakis dinî metinlerin yorumunda temel bir problem olduğu gösterilecektir.
In the tradition of Islamic thought, wording, meaning and the relationship between these two have been studied by disciplines such as kalām, philosophy and fiqh (jurisprudence). In this context, the theory of the supposition of linguistic signification, which is the main argument of those who prioritize the reason (aql), when reason and to the scripture (naql) conflict, has also been included in the agenda of the scientific world. According to this idea, which was theorized by Fakhr al-Din al-Rāzī (d. 606/1210), one of the important thinkers of the 12th century, language messages are exposed to different language possibilities such as metaphor. Therefore, it does not express certainty, but a supposition. In the 15th century, Mulla Gürānī (d. 893/1488) in his work named ad-Durer al-levāmiʿ examined this theory and stated that the language messages together with the ḳarīna expressed certainty. According to him, those who say that language messages express certainty have taken ḳarīna into consideration. Those who claim that it does not express certainty have asserted this independently of ḳarīne. In fact, Mulla Gürānī, who took this thesis one step further, stated that it is al-mukābara to say that a word does not express certainty together with the ḳarīna. This study aims to determine Mulla Gürānī’s view on the certainty of linguistic signification and to evaluate it. In addition, this study will show that Mulla Gürānī’s unifying approach is not correct. For this, firstly, information about the theory of the certainty of linguistic signification will be given and the parties to the conflict that Mulla Gürānī tried to unite around the idea of possibility will be determined. Subsequently, it will be determined what Mulla Gürānī’s opinion on the subject is and it will be shown that the debate is not a literal conflict as he claims, but a fundamental problem in the interpretation of religious texts.
Arabic Language and Rhetoric Usūl-İ Fiqh Fakhr al-Din Al-Rāzī Al-Mukābara Literal Evidence (Dalīl) Objectivity İn Language.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Araştırma Makalesi |
Authors | |
Publication Date | December 28, 2021 |
Submission Date | October 19, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 8 Issue: 2 |