Objective: Increasing
incidence of obesity in our country and all over the world and due to concomitant
diseases has become a national health problem. Obesity is described as
excessive fat accumulation and storing in the body and according to World
Health Organization data on 300 million people are affected. Obesity is an
independent risk factor for cardiovascular diseases and obese patients often
carry increased risk for the development of hypertension, dyslipidemia and Type
2 diabetes. Weight reduction provides an improvement in obesity related
comorbid conditions. For this purpose, to determine the effectiveness of diet
in the prevention of obesity-related cardiovascular risk factors and in order
to see the effects of diet on 10-year risk of cardiovascular disease, a
prospective and observational clinical study was performed in Mersin University
Family Medicine clinic between January and August 2014 with 178 female cases
presented with obesity. Methods: Cases
were followed with the six-month diet for obesity treatment. At the first
advent of cases and 6 months after treatment with diet, staging of obesity
according to waist circumference and body mass index, staging of blood pressure
and laboratory data (lipid profiles) were performed and 'Framingham Heart
Study' based on the results generated seven parameters (age, sex, blood
pressure, LDL-cholesterol, HDL-cholesterol, cigarette use, diabetes and whether
they are) scoring system using the 10-year cardiovascular risk were calculated.
Results: After dietary treatment of
patients, significant reduction in staging and laboratory data could not be
detected but within 10 years of cases a significant reduction in the risk of
developing cardiovascular disease was found. Conclusion: In obese
patients, obesity and associated parameters we are able to provide small
improvements in the unseen as significant, even for these cases, our rates of
protection from the risk of cardiovascular disease can be quite significant.
Amaç: Obezite
tüm dünyada ve ülkemizde artan sıklığı ve eşlik eden hastalıkları nedeniyle
ulusal bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Vücutta aşırı ölçüde yağ birikmesi
ve depolanması olarak tarif edilen obezite, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre
300 milyondan fazla insanı etkilemektedir. Obezite
kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız bir risk faktörüdür ve obez kişiler
sıklıkla hipertansiyon, dislipidemi ve Tip 2 diyabet gibi hastalıkların
gelişimi açısından artan risk taşırlar. Kilo azaltılması obeziteye bağlı bu komorbid
durumlarda bir düzelme sağlar. Bu amaçla, obezite ile ilişkili
kardiyovasküler risk faktörlerinin önlenmesinde beslenmenin etkinliğini
saptamak ve beslenmenin 10 yıllık kardiyovasküler hastalık riski üzerindeki
etkilerini görmek amacıyla Mersin Üniversitesi Aile Hekimliği Kliniğine Ocak
2014-Ağustos 2014 tarihleri arasında obezite nedeni ile başvuran 178 kadın vaka
ile prospektif ve gözlemsel bir çalışma yürütüldü. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya
alınan vakalar obeziteye yönelik olarak 6 aylık beslenme tedavisi ile takip
edildi. Vakaların ilk geliş ve 6 aylık beslenme tedavisi sonrası vücut kitle
indeksi, kan basıncı, laboratuvar verileri (lipid profili) ve 'Framingham Kalp
Çalışması' sonuçlarına dayanılarak oluşturulmuş yedi parametreli (yaş, cinsiyet,
kan basıncı, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol, sigara kullanıp kullanmama ve
diyabet olup olmama) skorlama sistemi kullanılarak 10 yıllık kardiyovasküler
risk hesaplamaları yapıldı. Bulgular:
Vakaların beslenme tedavisi öncesi değerlendirilen parametrelerinde beslenme
tedavisi sonrası anlamlı düşüşler saptanamadı, fakat vakaların 10 yıl içindeki
kardiyovasküler hastalık geliştirme risklerinde anlamlı azalma bulundu. Sonuç: Obez vakalarda obezite ve
ilişkili parametrelerde anlamlı gibi görünmeyen çok küçük iyileştirmeler
sağlayabildiğimizde dahi bu vakaları kardiyovasküler hastalık riskinden koruma
oranlarımız oldukça anlamlı olabilmektedir.
Amaç: Obezite tüm dünyada ve ülkemizde artan sıklığı ve eşlik eden hastalıkları nedeniyle ulusal bir sağlık sorunu haline gelmiştir.
Vücutta aşırı ölçüde yağ birikmesi ve depolanması olarak tarif edilen obezite, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 300 milyondan
fazla insanı etkilemektedir. Obezite kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız bir risk faktörüdür ve obez kişiler sıklıkla hipertansiyon,
dislipidemi ve Tip 2 diyabet gibi hastalıkların gelişimi açısından artan risk taşırlar. Kilo azaltılması obeziteye bağlı bu komorbid
durumlarda bir düzelme sağlar. Bu amaçla, obezite ile ilişkili kardiyovasküler risk faktörlerinin önlenmesinde beslenmenin etkinliğini
saptamak ve beslenmenin 10 yıllık kardiyovasküler hastalık riski üzerindeki etkilerini görmek amacıyla Mersin Üniversitesi Aile
Hekimliği Kliniğine Ocak 2014-Ağustos 2014 tarihleri arasında obezite nedeni ile başvuran 178 kadın vaka ile prospektif ve
gözlemsel bir çalışma yürütüldü. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan vakalar obeziteye yönelik olarak 6 aylık beslenme tedavisi ile
takip edildi. Vakaların ilk geliş ve 6 aylık beslenme tedavisi sonrası vücut kitle indeksi, kan basıncı, laboratuvar verileri (lipid profili)
ve 'Framingham Kalp Çalışması' sonuçlarına dayanılarak oluşturulmuş yedi parametreli (yaş, cinsiyet, kan basıncı, LDL-kolesterol,
HDL-kolesterol, sigara kullanıp kullanmama ve diyabet olup olmama) skorlama sistemi kullanılarak 10 yıllık kardiyovasküler risk
hesaplamaları yapıldı. Bulgular: Vakaların beslenme tedavisi öncesi değerlendirilen parametrelerinde beslenme tedavisi sonrası
anlamlı düşüşler saptanamadı, fakat vakaların 10 yıl içindeki kardiyovasküler hastalık geliştirme risklerinde anlamlı azalma bulundu.
Sonuç: Obez vakalarda obezite ve ilişkili parametrelerde anlamlı gibi görünmeyen çok küçük iyileştirmeler sağlayabildiğimizde dahi
bu vakaları kardiyovasküler hastalık riskinden koruma oranlarımız oldukça anlamlı olabilmektedir
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Internal Diseases |
Journal Section | Orijinal Articles |
Authors | |
Publication Date | August 27, 2018 |
Submission Date | February 26, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 12 Issue: 3 |
English or Turkish manuscripts from authors with new knowledge to contribute to understanding and improving health and primary care are welcome.