Eşkıyalık, tarihin ilk devirlerinden başlayıp, uygar toplumların oluşumuna kadar geçen süre içerisinde, insanlığın devamlı olarak birlikte yaşamak zorunda kaldığı toplumsal bir olgudur. Eşkıyalık güçsüz devlet yapılarının ortaya çıkardığı bir olgudur. Merkezi devlet gücünün çeşitli sebeplerle zayıf düştüğü dönemlerde ekonomik ve sosyal yasalar geçersiz hale gelir; her çeşit haksızlık alıp yürür. Merkezi devlet otoritesinin çöküşü zulüm ve haksızlıkları artırır. Bu tür olumsuz koşullar toplumda bir hak arayışı, başkaldırı ve ayaklanma türü olan eşkıyalığı doğurur. Ayrıca yerel yönetim birimlerindeki olumsuzluklar da eşkıyalık faaliyetlerini körükler. Özellikle yöneticilerin yöre ahalisinden olduğu ve birtakım karmaşık yerel ilişkilerin içinde olduğu kesimler eşkıyalığa en elverişli bölgelerdir. Söz konusu bölgeler sosyo-ekonomik açıdan geri kalmış, merkezi otoriteden uzak ve ilgisiz kaldığı sürece, feodal güçlerin halkı yönlendirme kapasitesi yüksek, merkezi devlet politikalarının etki gücü düşük olur. Pre-kapitalist dönemi yaşayan ve toprak sahiplerince yönetilen bu bölgelerde, yörenin önde gelen yerli aileleri arasında daimi rekabet, eşkıyalara doğal bir talep yaratır ve onlara politik bir önem kazandırır. Bu yüzden yerel yönetimi elinde bulunduran feodal otoriteler, eşkıya ile uzlaşmak zorunda olmaktan ziyade; bundan çıkar sağlarlar.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 28, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 4 Issue: 7 |