Since the 1648 Westphalia agreement, war has been maintaining its existence as a method of conflicts resolution between states. In parallel with the developing technology, the lethal power of nuclear, biological and chemical weapons of mass destruction raises not only concerns about human life, but also the danger of extinction of all humanity and the civilization. At the end of the Second World War, a new international system has been established which absolutely prohibits the use of force among the states and UN has been tasked to supervise and implement this principle. Nevertheless, since 1945, despite the existence of prohibition of the use of force, there has not been a single year without a war in the world. On the contrary, wars and conflicts around the world show an increasing trend year by year. This article emphasizes that the basis of this contradiction lies in the broad and different interpretation of the right of self-defense granted to the states.
Devletler sisteminin ortaya çıktığı 1648 Westphalia anlaşmasından bu yana savaş devletlerarasındaki uzlaşmazlık ve çatışmaların bir çözüm yöntemi olarak varlığını korumaktadır. Bununla birlikte uluslararası sorunlarda kuvvet kullanma, taraflar arasındaki problemi çözmekten ziyade ilişkileri zehirleyen bir başka sorun kaynağı olmuştur. Gelişen teknolojiye paralel olarak nükleer, biyolojik ve kimyasal kitlesel imha silahlarının öldürücü gücü sadece insan hayatıyla ilgili endişeleri değil tüm insanlığın ve medeniyetin yok olması tehlikesini ortaya çıkartmıştır. Bu nedenle tarihî süreç içinde gittikçe artan bir şekilde kuvvet kullanımının sınırlanması ve yasaklanması yönünde bir eğilim güçlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonunda tüm devletlerce kuvvete başvurmayı yasaklayan bir uluslararası düzenleme kabul edilmiş ve bunun denetimi Birleşmiş Milletler (BM) örgütüne bırakılmıştı. Ancak 1945 senesinden bu yana, kuvvet kullanımı mutlak olarak yasaklanmış olmasına rağmen dünyamızda savaşsız geçen tek bir yıl bile yaşanmamıştır. Aksine, dünya genelinde savaş ve çatışmalar gittikçe artan bir yükseliş grafiği göstermektedir. Bu durum uluslararası ilişkilerde inkâr edilemez bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. Makalede bu çelişkinin temelinde, devletlere tanınan meşru müdafaa hakkının geniş ve farklı yorumlanmasının yattığı vurgulanmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Submission Date | April 1, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.