Kovid-19 pandemisiyle ivmelenen ve bir bakıma meşruiyet kazanan sanal trendler, artık etrafımıza örülen küresel bir ağı değil; eylemlerimize, düşüncelerimize, hatta bilincimize ve ruhumuza sinen yeni bir insanlık durumunu ifade etmektedir. Geldiğimiz noktada, adına büyük veri denen ve kendi aleyhimize kullanılmaya meyli ve kudreti olan bir şeyi bizzat kendi ellerimizle büyüttüğümüzü fark ediyoruz. Her geçen saniye katlanarak büyüyen ve tümüyle bizden taşan bu dijital görünümlerin gün gelip de salt kötülük üretmeyeceğinden emin olabilecek miyiz? Şurası açık ki algoritmalarla şekil bulan bu devasa portrenin yeni bir dünya tasarlama meşruiyeti yoksa bile, fazlaca imkânı bulunmaktadır. Nitekim bizimkisi, “Yapabiliriz.” eyleminin “Öyleyse yapmalıyız.” sözüne temel oluşturduğu bir çağdır. Öte yandan, büyük veriye öncülük eden odakların, son birkaç yıldır iyiden iyiye yükselen, “İnsan iradesine, özgürlüğüne ve mahremiyetine ne olacak?” sorusu hakkında açık ve güçlü bir yanıt vermemiş olmaları nasıl yorumlanmalıdır? Bu çalışma, takip ettiği akademik geleneğin kendisine yüklediği sorumlulukla meseleyi “insanın akıbeti” sorunsalına getirmekte ve büyüyen verinin modern insanın küçülmesine eşlik ettiğini öne sürmektedir. Bu amaçla, büyük veri ile modern insan arasındaki yapıcı/yıkıcı ilişki Netflix yapımı Black Mirror dizisinin Nosedive adlı epizotu üzerinden ele alınmakta ve Günther Anders, Jean Baudrillard, Zygmunt Bauman ve Byung Chul-Han gibi dikkat çekici düşünürlerin teorileri etrafında incelenmektedir.
Virtual trends that have gained momentum and legitimacy with the COVID-19 pandemic are no longer a global network woven around us; rather it expresses the new human condition that permeates our actions, thoughts and even our consciousness and soul. At the point we have reached, we have just realised that we have enhanced with our own hands something that has power and tendency to be used against ourselves, which this is called big data. Can we be sure that these digital appearances, which grow exponentially with each passing second and completely overflow from us, will not produce pure evil when the day comes? Obviously, this gigantic portrait, shaped by digital algorithms, has many possibilities, even if it has no legitimacy to design a new world. Indeed, ours is the era when the action “we can” underpins the saying “Then we should do it”. Besides, how should it be interpreted that the pioneers of Big Data have not given a clear and strong answer to the question of “what will happen to human will, freedom and privacy”, which has been rising for the last few years? This study, with the responsibility imposed by the academic tradition it follows, gathers the issue around the problem of “human fate” and asserts that growing data accompanies the shrinkage of the modern human. For this purpose, the constructive/destructive relationship between big data and modern human is dealt with through the episode titled Nosedive of Netflix’s Black Mirror series and examined around the theories of significant thinkers such as Günther Anders, Jean Baudrillard, Zygmunt Bauman and Byung Chul-Han.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Makale |
Authors | |
Publication Date | January 30, 2021 |
Submission Date | October 26, 2020 |
Acceptance Date | January 5, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 6 Issue: 11 |
This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International