Sömürgecilik olgusu, 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren şekil değiştirse de yüzyıllar boyunca mazlum halkların ve ülkelerinin zenginliklerinin talan edilmesidir. Sömürgeciler güç kullanmak yoluyla ele geçirdikleri ülkeleri sömürmüşler, insanları köleleştirip katletmişler, kimliklerine ve kültürlerine yabancılaştırmışlardır. Sömürgeciler bununla da kalmamış, çekip gittiklerinde de arkalarında sömürü düzeninin devamını güvence altına alacak kolonyal kahyalar ya da sömürge aydınları bırakmışlardır. Seçkinler kendi çıkarlarını sömürgecilerin çıkarları ile özdeşleştirmiş, sömürgecilere ve onların değerlerine öykünmüşlerdir. Ancak bu öykünme ve kullanılma rızası onların hiçbir zaman efendileri ile aynı seviyede değerlendirilmesi sonucunu getirmemektedir. Türkiye, tarihinde hiç sömürge olmamış, 20. Yüzyılın başında gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşı ile mazlum milletlere örnek olmuştur. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı ertesinde Batı ile bütünleşme süreciyle sömürge aydını tiplemesine uyan bir politikacı, aydın, akademisyen ve bürokrat tipi ile karşılaşmıştır. Bu seçkinler kendilerinin ve ülkenin çıkarlarının her halde ve şartta Batı penceresinden görülmesi görüşünde. Türkiye toplumu içinde uzlaşmaz gibi görülen çelişkilere ve gerginliklere yol açan “milliyetçi-küreselci” ikilemi eski sömürgelerin “sömürge aydını-milliyetçi” çatışmasını andırmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Politics, International Security |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | September 30, 2023 |
Publication Date | September 30, 2023 |
Submission Date | September 25, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 6 Issue: 2 |