Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve yeni bir devletin kurulması sürecinde Türk insanı kısa zamanda büyük ve devamlı değişimlerden geçmiştir. Bu değişimlerin bir sonucu olarak toplumun yaşantısı da farklılaşmış; devletin küçük planda bir benzeri diyebileceğimiz aile ile ev değişikliklere ayak uyduramayıp maddî bakımdan darboğaza girerek bir yok oluş ile karşı karşıya gelmiştir. Söz konusu durumu, yönetim ile birebir münasebet içinde olan yahut ona yakınlığıyla bilinen üst düzey memur ailelerinde daha iyi görebilmek mümkündür. Ailenin ve evin bu değişimi ve yıkılış hâli, hayat ile edebiyatın yakın ilişki içerisinde olması dolayısıyla birçok edebî türde yansıma alanı bulmuştur. Bu türlerin başında hiç şüphesiz ki roman gelir. Melih Cevdet Anday’ın Aylaklar’ı bunlardan yalnızca biridir. Bu romanda, Sultan II. Abdülhamid’in Eczacıbaşılarından Şükrü Paşa’nın, tek çocuğu olan Leman Hanım’ın sunî bir kalabalık ile Erenköy’deki bir konakta tesis ettiği hayat ile bu hayatın tedricen çöküşü anlatılır. Eczacıbaşı Şükrü Paşa ailesi, İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile ilk ve büyük darbeyi almış; hazır yiyiciliğe alışmış olan konak mensupları için yıkılış kaçınılmaz olmuştur. Bu incelemede, Eczacıbaşı Şükrü Paşa ailesinin gelmiş olduğu durum ve Erenköy’deki konağın yok oluşu çerçevesinde, İmparatorluk artığı bir neslin ve onların çaresiz, fakat hiçbir aksiyona dayanmayan yaşantısının panoraması çizilmeye çalışılacaktır. Aile ve ev ise birbirini tamamlayan unsurlar olması sebebiyle birlikte söz konusu edilecektir. Yapılan değerlendirmeleri somutlaştırmak adına yorumlarla birlikte sık sık romandan alıntılara yer verilecektir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 9, 2015 |
Submission Date | December 9, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Sayı: 38 |