Kelime
anlamı “gizlenmiş ve güç anlaşılır söz” olan mu’ammâ, edebiyatımızda bir ismin
gizlenmesi şeklinde düzenlenmiş bilmecelere verilen addır. Başlangıçta Allah’ın
doksan dokuz ismi hakkında yazılan mu’ammâlar, sonradan insan isimleri için de
yazılmıştır. İnce zekâ ve derin bir birikim gerektiren mu’ammâ düzenleme ve
çözme hususuna, şairlerimiz büyük önem vermişlerdir. Mu’ammâ, birçok nazım
şekli gibi edebiyatımıza Fars edebiyatından geçmiştir. Türk edebiyatında XV.
yüzyıldan itibaren Ali Şîr Nevâyî ile başlayan mu’ammâ söyleme geleneği Fuzûlî,
Emrî, Muammâyî Ali ile devam eder. Türk edebiyatında mu’ammânın tarifi, tanımı
ve çözüm yolları üzerine bazı eserlerde ve risâlelerde çeşitli bilgilere
rastlamak mümkündür. Fuzûlî’nin “Mu’ammâ Risâlesi”, Bedri Dilşâd’ın
“Murad-nâme” ve Feyzî’nin “Gül-i Sad-berg” adlı risalesinde mu’ammâların
çözümüne ve düzenlenmesine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Bu eserlerin yanı
sıra, mu’ammâ üzerine yazılmış şerhler de bu türle ilgili önemli bilgiler
ihtiva eder. Bunlardan Sürûrî’nin Molla Câmî, Mir Hüseyin Mu’ammâyî ve Ali
Ker’in mu’ammâları üzerine yaptığı şerhler oldukça önemlidir. Bilhassa Şerh-i Mu’ammeyât-ı Mir Hüseyin adlı
eserde, mu’ammâların çözüm yollarını anlatan Sürûrî’nin, bu fendeki ustalığı da
ortaya çıkar.
Bu
çalışmada, Türk Edebiyatında “şerh ve mu’amma” konuları hakkında bilgi
verilmiş, Surûrî’nin “Şerh-i Mu’ammeyât-ı Mîr Hüseyin” isimli eseri nüshaları
ile birlikte tanıtılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 17, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 1 Issue: 11 |