Consumption of steel products, one of the main inputs of industrial production, is in parallel with the development level of countries. The steel products used in many industrial sectors such as construction, automotive, white goods, energy, machinery, etc. are the main inputs, and therefore are among the strategic sectors economically. In the 21st century, liquid steel production shows a downward trend in developed countries, while it is on an increasing trend in developing countries. Developed countries, especially the EU and the USA, also resort to trade policy measures to prevent this decline in their production and to protect their domestic markets. Thus, while controlling steel imports, they expect to maintain or improve the current situation in terms of production. As a matter of fact, one of the sectors where protectionist measures are applied the most in the world is the steel sector. Tax and/or quota applications come to the fore within the scope of protectionist measures. Turkey is among the important countries of the world in liquid steel production and steel exports and is frequently exposed to these measures. While the USA has been the country with the highest steel exports from Turkey in the past years between 2015 and 2020, Turkey's steel exports to the USA have come to a standstill during this period due to the doubling of the 25% tax under Section 232 applied by the US government against Turkey in recent years. Following the removal of the additional 25% tax for Turkey, figures of Turkey’s export to USA entered a normalization process, but has not yet reached the pre-tax levels. On the other hand, Turkey's exports to the EU have been restricted due to the quotas applied in this region and this situation has reflected negatively in the statistics. The Turkish steel industry has been able to achieve the market diversification in this period. The shrinkage in the US and EU markets, which are considered Turkey's traditional markets with important weight in Turkey's exports, has been tried to be compensated through Southeast Asia, West Africa and Latin America, which are seen as alternative markets. In this study, Turkey's steel exports between 2015-2020 are examined, and the effects of US and EU's trade policy measures on production, exports and imports in their domestic markets are analyzed.
steel protectionism trade policy section 232 tax quota export
Sanayi üretiminin ana girdilerinden olan çelik ürünlerinin tüketimi ülkelerin gelişmişlikleri ile paralellikler teşkil etmektedir. İnşaat, otomotiv, beyaz eşya, enerji, makina vb. birçok sanayi sektöründe kullanılan çelik ürünleri temel girdi durumundadır ve bu sebeple ekonomik açıdan stratejik sektörler arasında gösterilmektedir. 21. yüzyılda sıvı çelik üretimi gelişmiş ülkelerde düşüş eğilimi göstermektedir, gelişmekte olan ülkelerde ise artış eğilimindedir. Başta AB ve ABD olmak üzere, gelişmiş ülkeler de üretimlerindeki bu düşüş eğiliminin önüne geçmek ve iç pazarlarını korumak için ticaret politikası önlemlerine başvurmaktadırlar. Böylelikle çelik ithalatlarını kontrol altına alırken, üretim açısından mevcut durumu koruma veya iyileştirme beklentisindedirler. Nitekim dünyada en fazla korumacılık önlemi uygulanan sektörlerden biri de yine çelik sektörüdür. Korumacılık önlemleri kapsamında vergi ve/ya kota uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Türkiye sıvı çelik üretiminde ve çelik ihracatında dünyanın önemli ülkeleri arasında yer almakta olup söz konusu önlemelere sıklıkla maruz kalmaktadır. Özellikle 2015-2020 yılları arasında ABD, geçmiş yıllarda Türkiye’nin en fazla çelik ihracatı yaptığı ülke iken son yıllarda ABD hükümetinin uyguladığı Section 232 kapsamındaki %25 verginin Türkiye aleyhine iki katına çıkartılması nedeniyle bu süre zarfında Türkiye’nin ABD’ye çelik ihracatı durma noktasına gelmiş; Türkiye için uygulanan ilave %25 verginin kaldırılmasını takiben ihracat hacimleri normalleşme sürecine girmiştir ancak vergi öncesi dönemdeki seviyelere ulaşamamıştır. Diğer yandan AB’de uygulanan kotalar sebebiyle de Türkiye’nin bu bölgeye ihracatı sınırlandırılmış ve bu durum da istatistiklere olumsuz olarak yansımıştır. Türk çelik sektörü bu dönemde pazar çeşitlendirmesini gerçekleştirebilmiştir. Türkiye’nin ihracatında önemli yere sahip geleneksel pazarları olarak nitelendirilen ABD ve AB pazarlarında yaşanan daralma, alternatif pazarlar olarak görülen Güneydoğu Asya, Batı Afrika ve Latin Amerika pazarları ile telafi edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada Türkiye’nin 2015-2020 yılları arasında gerçekleştirdiği çelik ihracatı incelenmekte, ABD ve AB’nin ticaret politikası önlemlerinin, kendi iç pazarlarındaki üretim, ihracat ve ithalatına etkisi analiz edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2021 |
Submission Date | May 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |