The subject of this study is mā’rifatullah, which is an important issue in the tradition of Islamic thought. In this study, it is aimed to investigate the issue of mā’rifatullah according to Kātib Chelebi (d. 1067/1657), one of the leading scholars of the Ottoman Empire who grew up in the 17th century. Kātib Chelebi, is a person who is both highly competent in rational and religious sciences and aware of the scientific developments of his period. The philosopher gives comparative information about the literature on the proof of the existence and unity of God, divine attributes and similar subjects in his various works, especially in Kaşf al-zunun. In addition, it is seen that Kātib Chelebi has made important contributions to the issue with eclectic comments, while evaluating the literature in the tradition of Islamic thought on the subject of mā’rifatullah. For this reason, the determination of Kātib Chelebi's claims, comments and contributions on the issue of ithbāt al-wājib and mā’rifatullah, which is an important discussion issue in Islamic metaphysical thought, is very important in terms of understanding the development and continuity of the tradition of Islamic thought in the 17th century. Kātib Chelebi states that man has an innate desire to learn. According to him, this desire to learn, which exists in human beings, allows him to obtain information with his mind. With the knowledge gained, man can comprehend metaphysical truths and learn the ways to reach the highest happiness (es-sa'âdetu'l-kusvâ). Thus, people can have information about mā’rifatullah. According to Kātib Chelebi, mā’rifatullah is the highest level of knowledge a person can attain. The thinker states that this highest level of knowledge is possible only by learning the science of metaphysics. Because the science of metaphysics provides information about both God, His existence and unity, how to gain knowledge of divine attributes and divine actions, and how to attain eternal happiness, which is the goal of man. Chelebi stated that in the tradition of Islamic thought, especially in the later period, there were two different methods that lead to mā’rifatullah which has turned into a cosmopolitan theological-philosophy issue by compiling individual treatises. one of these methods is reasoning and istidlāl; the other is unveiling and observation. According to him, although the two paths seem different from each other, both paths lead to the same truth. Because it is possible to reach the other by moving from one of these ways. The travelers of both roads, which seem to be different from each other, can reach the same truth, just like a place where two seas meet. Therefore, Kātib Chelebi thinks that both ways complement each other and states that by using both methods together, man can get to know God. In this context, in this study, the comments, contributions and criticisms of Kātib Chelebi’s two methods that lead to mā’rifatullah will be examined in detail.
Bu çalışmanın konusu, İslam düşünce geleneğinin önemli bir meselesi olan mârifetullah’tır. Çalışmada Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyılında yetişmiş önde gelen bilginlerinden biri olan Kâtip Çelebi’ye (ö. 1067/1657) göre mârifetullah meselesinin araştırılması amaçlanmıştır. Kâtip Çelebi, hem aklî ve dinî ilimlerde oldukça yetkin hem de döneminin bilim bilimsel gelişmelerinin farkında olan bir şahsiyettir. Düşünür, başta Keşfü’z-zûnûn olmak üzere çeşitli eserlerinde Tanrı’nın varlığı ve birliğinin ispatı, ilâhî sıfatlar ve benzeri konular hakkında telif edilmiş literatür hakkında mukayeseli bilgi vermektedir. Ayrıca Kâtip Çelebi’nin mârifetullah konusuna ilişkin İslam düşünce geleneğindeki literatürü değerlendirmekle birlikte, eklektik yorumlarıyla meseleye önemli katkılar sağladığı görülmektedir. Bu sebeple İslam metafizik düşüncesinin önemli bir tartışma meselesi olan isbât-ı vâcib ve mârifetullah konusuna dair Kâtip Çelebi’nin iddia, yorum ve katkılarının belirlenmesi İslam düşünce geleneğinin 17. yüzyıldaki gelişim ve sürekliliğinin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Kâtip Çelebi, insanın fıtrî olarak öğrenme arzusu bulunduğunu belirtmektedir. Ona göre insanda var olan bu öğrenme arzusu, onun aklıyla bilgi elde etmesine imkân vermektedir. İnsan kazandığı bilgilerle metafizik hakikatleri idrak edip en yüce mutluluğa (es-sa’âdetü’l-kusvâ) ulaşma yollarını öğrenebilmektedir. Böylece insan mârifetullah hakkında bilgi sahibi olma imkânı elde etmektedir. Kâtip Çelebi’ye göre mârifetullah, bir insanın ulaşabileceği en yüksek bilgi seviyesidir. Düşünür, insanın bu en yüksek bilgi seviyesine ancak metafizik ilmini öğrenmesiyle mümkün olduğunu belirtmektedir. Çünkü metafizik ilmi, hem Tanrı, O’nun varlığı ve birliği, ilâhî sıfatlar ve ilâhî fiillerin bilgisinin nasıl kazanılabileceği hem de insanın gayesi olan ebedi mutluluk ve bu mutluluğa nasıl ulaşılabileceği hakkında bilgi vermektedir. Çelebi, İslam düşünce geleneğinde, bilhassa müteahhir dönemde hakkında müstakil risalelerin telif edilmek suretiyle kozmopolit bir kelam-felsefe meselesi haline dönüşmüş olan mârifetullah’a ulaştıran iki farklı yöntem ortaya konulduğunu ifade etmiştir. Bu yöntemlerden biri nazar ve istidlâl; diğeri keşf ve müşahededir. Ona göre her ne kadar iki yol birbirinden farklı gibi görünse de her iki yol da aynı hakikate ulaştırmaktadır. Çünkü bu yollardan birinden hareket edilerek diğerine ulaşabilme imkânı söz konusudur. Görünüşte birbirinden farklıymış gibi olan her iki yolun yolcusu da tıpkı iki denizin birleştiği bir yer gibi, aynı hakikate ulaşabilmektedir. Dolayısıyla Kâtip Çelebi, her iki yolun birbirini tamamladığını düşünmekte ve her iki yöntemin birlikte kullanılması suretiyle insanın Tanrı’yı tanıyabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda çalışmada Kâtip Çelebi’nin zikrettiği mârifetullah’a ulaştıran iki yönteme ilişkin yorum, katkı ve eleştirileri detaylı bir şekilde incelenecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Philosophy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2023 |
Submission Date | June 10, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |