Mistisizm, vizyon, feminizm, müzik, bitkisel ilaç… Bingenli Hildegard (1098-1179)günümüzde bu kavramlarla tanınmaktadır. Zira kendisi; Tanrı, insan ve âlem gibi konuları ele aldığı eserleri yanında müzik, botanik, anatomi gibi farklı disiplinlere ait düşünceleriyle de günümüze kadar etki etmiştir. Bu çalışmada Hıristiyan mistisizm tarihinin önemli bir halkasını teşkil eden Hildegard’ın hayatı ve Hristiyan mistisizmine etkisi ele alınmaktadır. Ülkemizde Hıristiyan mistisizmi ile ilgili çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Dolayısıyla bu çalışmanın söz konusu alana katkı sağlaması ve Hıristiyan mistisizmi hakkında çalışmalar yapan araştırmacılara kaynaklık sağlaması amaçlanmaktadır.
Tezimiz üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm mistisizm kavramı ve Hristiyan mistisizmine giriş sayılabilir. Bu bölümde Hıristiyan mistisizminin temel dinamikleri tartışılmıştır. Hıristiyanlık Pavlus ile beraber Yahudiliğin şeriata vurgu yapan yapısından sıyırılarak mistik bir dönüşüm geçirmiştir. Bu mistik oluşum özellikle 2. yüzyıldan itibaren azizlik ve şehitlik gibi unsurlarla artmaya başlamıştır. Daha sonraki dönemde çöl münzeviliği ve manastır hayatı ile Hıristiyanlık daha da ruhani bir yapı kazanmıştır. Ayrıca ilk kısımda Hıristiyan mistisizminin Yahudi mistisizmi ile Grek geleneği ve Sır dinlerindeki mistik yapılardan etkilendiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla Hıristiyan mistisizminin Pavlus ve Yeni Ahit metinleri gibi iç dinamikler ile yukarıda sayılan dış dinamiklerden etkilendiğini düşünmekteyiz. Bu bölümün sonunda ise Hıristiyan mistiklerin İsa’dan bahsederken mistik bir ifade olan aşk kelimesini tercih ettikleri, tefekküre önem verdikleri ve sakramentler gibi ritüelleri mistik bir şekilde ele aldıkları; dolayısıyla kurumsal Hıristiyanlıktan bir ölçüde farklılaştığı vurgulanmıştır.
İkinci bölümde Bingenli Hildegard’ın hayatı, düşüncelerine tesir etmiş olan dönemin sosyo-kültürel arka planı ve Kilise kurumu ile mistisizm arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır. Her ne kadar erken dönemde Hıristiyanlık mistisizme yakın dursa da, Hıristiyan mistisizminin Orta Çağ’dan itibaren olgunlaşmaya başladığını söyleyebiliriz. Bingenli Hildegard, Hıristiyan mistisizminin olgunlaşmaya başladığı bu dönemde dikkat çekici bir mistiktir. O, hayatının çoğunu manastırlarda geçirmiş olsa da manastır sınırlarında kalmış bir mistik değildir. Papa’dan İmparator’a kadar birçok önemli insanla yakın ilişkiler kurmuş, ve gördüğü vizyonların da etkisiyle çevresindeki insanlar tarafından bir danışman veya gelecekten haber veren bir kâhin olarak kabul görmüştür. Bunun yanı sıra halka ve rahiplere vaaz vermek için farklı şehirleri dolaşmış, bu vaazlarda hem rahipler zümresini bazı hususlarda eleştirmiş hem de heretik akımlara karşı insanları uyarmıştır.
Hildegard, manastırda farklı kurallar uygulamış ve bazı konularda kilise yetkililerini eleştirmiş olsa da ortodoksi sınırlarında kalmaya özen göstermiş ve Katolik inancını önemsediğini sık sık dile getirmiştir. Onun diğer bir dikkat çeken yönü ise erkek ve kadının asli günah noktasında eşit derecede sorumlu olduğudur. Âdem’in yasak meyveyi yemesinin Havva’ya olan aşkından kaynaklandığını, kadınların Tanrısal bilgiye daha yakın olduklarını ve kendisinin de erkeklerin sorumluluğunu yerine getiremediğinden dolayı Tanrı tarafından görevlendirildiğini söylemesi dikkat çekmektedir. Ancak bu düşüncelerini vizyonlarla desteklemesi ve kendisini koruyan aristokratik yakınları nedeniyle bir heretik gibi kabul görmemiştir.
Hildegard’ın yaşadığı dönemde Hristiyanlar, Kilise tarafından heretik olarak kabul edilen gruplara karşı mücadeleye girişmiştir. Ayrıca bu dönemde Haçlı Seferleri de başlamıştır. Diğer bir ifadeyle bu dönem Katharlar, Yahudiler ve Müslümanların heretik ve kâfirler olarak tanımlandığı bir zaman dilimidir. Bu kabul dönemin diğer mistiklerini de etkilemiştir. Örneğin Clairvauxlu Bernard (ö. 1153) bir mistik olmasına rağmen Haçlı Seferlerini organize etmiş ve bunu destekleyecek vaazlar vermiştir. Hildegard da bu gelişmelere kayıtsız kalmamış ve “öteki” denilen inanç mensuplarına karşı oldukça sert bir bakış açısı geliştirmiştir. Çalışmamızın bir amacı da Orta Çağlı bir mistiğin böyle bir dinî ve sosyolojik ortamda Kiliseden farklı bir politika izlemediğini ortaya koymaktır.
Yine bu bölümde Orta Çağ’da Kilise’nin mistiklerle kimi zaman karşı karşıya gelse de genelde onları desteklediğini vurgulanmıştır. Çünkü mistiklerin ve manastırların misyonerlik yaparak ve heretiklerle mücadele ederek Kiliseyi güçlendirdikleri bilinmektedir. Fakat Kilise ile mistikler arasında zaman zaman egemenlik mücadelesi olduğunu ve Kilise’nin bazı mistikleri heretiklerden kabul ettiğini de hatırlanmalıdır. Bu açıdan Hildegard’ın söz konusu tehlikeyi fark ettiğini ve düşüncelerini Kilise’nin çizdiği sınırlarda tutmaya gayret ettiğini ifade etmeliyiz.
Bu bölümün sonunda ise Hildegard’ın Hıristiyan düşüncesine yaptığı katkılar ele alınmıştır. Kendisi; Tanrı, insan ve âlem gibi farklı konulara değindiği eserleri yanında müzik, botanik, anatomi gibi farklı disiplinlere ait düşünceleri ile günümüze kadar etki etmiştir. Temelde insan, İsa ve Tanrı arasındaki ilişki üzerinde durmuş ayrıca âlem, ruh, şeytan ve dünyanın kurtuluşu hakkında düşünceler üretmiştir. Tanrı’nın bilgelik ve merhamet gibi bazı sıfatlarını anneliğe benzeyen feminen bir doğa ile ele alması diğer yandan doğayı, Tanrı’nın sıfatlarını ve erdemleri birbirleriyle bağlantılı açıklaması Hildegard’ı farklı kılmaktadır.
Vizyonlarını resimlerle destekleyen Hildegard, Hıristiyan illüstrasyon sanatının gelişmesine etki etmiştir. Ayrıca yaptığı senfonilerin Kilise müziklerine etki ettiğini, bitkisel ilaç tedavisi konusundaki kürlerinin günümüzde de takip edildiğini söyleyebiliriz. Bunların yanında Hildegard hakkında bir yapılmış (Vizyon/2009) ve Aziz Rupert ile Aziz Disibod manastırları günümüzde birer hac mekânı gibi kabul görmüştür. Diğer taraftan onun kadınlar hakkındaki görüşlerinin günümüzde feministler tarafından sahiplenildiğini ve onun için “Orta Çağ’ın kadın hakları savunucu” isminin kullanıldıklarını görmekteyiz. Ancak bu adlandırma yanlıştır. Çünkü Hildegard’ın eserlerine bütüncül bir yaklaştığımızda bunu görebiliriz. Ayrıca bu düşüncenin anakronist bir yaklaşım olduğunu zira feministlerin kendilerine Orta Çağ’dan bir referans bulmaya çalıştıklarını düşünmekteyiz.
Üçüncü ve son bölümde ise Hildegard’ın Hıristiyan mistisizmine ve Katolik teolojisine yapmış olduğu katkılar Tanrı, âlem, insan ve kurtuluş merkezinde incelenmeye çalışılmıştır. Onun Papa ve Bernard ile yakın temas halinde olması da onun Kilise çizgisinde bir teoloji geliştirdiği göstermektedir. Bu teolojin bir parçası da öteki algısıdır. Örneğin onun eserlerinde sık sık dile getirdiği pagan tehlikesi, bu dönemde Hıristiyanlıktan putperestliğe geri dönüşlerin etkisini azaltmaya yöneliktir. Zira bu dönemde Hıristiyanlık yaygınlık kazanmış olsa da Kilise kurumunun ve Hildegard gibi mistiklerin paganizmin yeniden canlanmasına karşı mücadele ettiklerini söylemek mümkündür. Ona göre Yahudilik ile Hıristiyanlık arasındaki farklardan birisi Yahudiliğin dünyaya dönük bir din iken Hıristiyanlığın asketizm ve manastır ile ruhaniyet kazandığıdır. Onun mektuplarında ve vizyonlarında üzerinde durduğu diğer bir grup da heretiklerdir. Hildegard isim olarak Katharlar’ı anmasa da bahsettiği özelliklerin bu heretik grubu işaret ettiği ortadadır. O, gittikçe faaliyetlerini artıran Kathar tehlikesine eserlerinde sık sık yer vermiştir. Çıktığı vaaz turlarında da rahipleri ve halkı Kathar tehlikesine karşı uyarmıştır.
Ayrıca Hildegard’ın eserlerinde isim olarak anmasa da Müslümanları tanıdığını söylemek mümkündür. Zira 714 yılından itibaren Müslüman birliklerin Pireneler’i aşıp Fransa sınırlarına dayanması, Müslümanlar’ın İspanya dışında da tanınmasına zemin hazırlamıştır. Diğer taraftan onun Müslümanları Haçlı Seferleri dolayısıyla tanıdığını söyleyebiliriz. Zira Hildegard, İkinci Haçlı seferlerine teşvik etmek için vaazlar veren Clairvauxlu Bernard ile mektuplaşmış ve onu Haçlı Seferleri için tebrik etmiştir. Üstelik kendisi manastırın sınırlarında kalmış bir mistik de değildir. O, soylular, rahipler ve mistikler kadar dönemin imparatoru Friedrich ile görüşmüştür yani dış dünya ile irtibatlıdır. İmparator Friedrich de Bernard gibi Haçlı Seferlerine destek vermiş ve bu seferler sırasında ölmüştür. Bu ilişkilerinden dolayı onun Müslümanlardan tamamen habersiz olmadığını söyleyebiliriz.
Çalışma, tezin bulgularını içeren “Sonuç” bölümü ile sonlanmaktadır. Ayrıca konunun daha iyi kavranması adına Hildegard’ın yaşadığı şehirler, kaldığı manastırlar ve hayatını etkileyen vizyonlar “Ekler” kısmında yer alan harita, şekil ve resimlerle zenginleştirilmiştir.
Mysticism, visions, feminism, music, herbal medicine…Hildegard of Bingen (1098-1179) have been identified with these notions. Because she has influenced Christianity until today with her extraordinary visions and various works about God, man, cosmology, music, botany and anatomy. In this study it will be evaluated the life of Hildegard who is one of the remarkable mystics in Christian mysticism history and her effect to Christian mysticism. Studies on the Christian mysticism is very limited in our country. Therefore, this study aims to contribute to Christian mysticism and to provide a source for the researchers who work on this field.
This thesis, Hildegard as a Mystic and her Place in the Christian Thought(PhD. Dissertation, Sakarya University, Institute of Social Sciences, Department of Philosophy and Religious Sciences, Sakarya, Turkey, 2019), consists of three chapters. The first chapter is an introduction to mysticism and the Christian mysticism. In this chapter is discussed the basic dynamics of Christian mysticism. Christianity has undergone a mystical transformation with Paul, who intended to move away from Judaism's emphasis on law. This mystical formation began to gain strength with elements such as saint and martyrdom from the 2nd century onwards. In the later period, Christianity has become even more spiritual structure with desert and monastic life. In the first chapter, it is emphasized that Christian mysticism is influenced by Jewish mysticism and Greek tradition and Mystery religions. Therefore, we think that Christian mysticism impressed by the internal dynamics like Paul and the New Testament texts and the external dynamics mentioned above. In this chapter, it is emphasized that Christian mystics usually prefer the word "love" which is a mystical expression when speaking about Jesus. Also, they concentrate on contemplation and evaluate rituals like sacraments in such a manner that mystical. At the end of this chapter, it is stated that Christian mystics usually prefer the word "love" when speaking about Jesus which is a mystical expression. Also, they concentrate on contemplation and evaluation of rituals like sacraments in a mystical manner; therefore we can say that they have a different understanding of religion than from institutional Christianity.
In the second chapter, it is evaluated the relationship between the Church and mysticism and the socio-cultural background of the period influenced her thoughts. We can say that Christian Mysticism has begun to mature since the Middle Ages; even though Christianity tended to mysticism in the early period. Living in that period, she can be seen as a remarkable woman when her mystic character is taken into consideration. Even though she spent most of his life in the monasteries, it would be misleading to regard her as the one who is confined within the limits of the monastery since she established close relationships with many important people from the Pope to the Emperor. Thanks to her visions, she was accepted as a consultant or an oracle by the people around her. Also, she travelled to different cities to preach to people and priests, and in these sermons, she both criticized the clergy in some aspects and warns people against heretic movements. Even if she applied different rules in the monasteries and criticized the church authorities on some issues, she often paid attention to stay at the limits of orthodoxy and to defend the Catholic faith. Another remarkable aspect of Hildegard is that men and women are equally responsible for the first sin. The fact that she says Adam's ate the forbidden fruit due to Eve's love, that women are closer to Godly knowledge, and that she is appointed by God because of males unable to fulfil responsibility is noteworthy. Hildegard was not recognized as a heretic because of her aristocratic relatives who supported and power of visions.
During this period, Christians began to fight against groups that were considered heretical by the Church and she lived at a time of Crusades. In other words, this age was a period which the Jews and Muslims were defined as heretics and infidels. This attitude affected other mystics. For example, Clairvaux Bernard in spite of as a mystic organized the Crusades and gave sermons to support it. Similarly, she did not remain indifferent to these developments and developed a rather harsh perspective against the members of the religious groups called "other “. The aim of our study is to reveal that Hildegard, a mystic in the Middle Ages, did not follow a different policy from the Church such an in religious and sociology atmosphere.
In this chapter, we try to emphasize that the Church in the Middle Ages generally supported to mystics, though sometimes they struggled them. Because it is accepted that mystics and monasteries have empowered the Church by doing missionary and struggled against heretics. But we should also remember that there is a struggle for sovereignty among the Church and the mystics and the Church has accepted some mystics as heretics. We can state that she intuited this danger and tried to keep herself within the boundaries drawn by the Church.
Hildegard has influenced Christianity until today with her extraordinary visions and different works such as God, man, cosmology, music, botany and anatomy. In addition, she especially generated thoughts about the human-Jesus-God relationship, universe, spirit, satan and the salvation of the world. What makes Hildegard different is that to describe some of God's attributes in a feminine way like God's wisdom and mercy, to explain nature, God's attributes and virtues in a connection with each other manner.
At the end of this chapter is discussed Hildegard's contribution to Christian thought. For example, she supported her visions with paintings, thus contributed to the development of Christian illustration art. We can also say that her symphonies have contributed Church music and her cures it has been followed even today which is called herbal medicines. Besides these, it is made a film about her (Vision/y.2009), also St. Rupert and St. Disibod monasteries has nearly recognized as a pilgrimage site nowadays. On the other hand, we can see that Hildegard's views about women are accepted by feminists and that they use the phrase for her "women's rights advocate of the Middle Ages". However, we believe that this statement is a misnomer. We can see this when we approach the works of Hildegard with a holistic reading. We think that this statement is also an anachronistic approach because feminists try to find a witness themselves from the Middle Ages.
In the third and last section, we have tried to examine Hildegard's contribution to Christian mysticism and Catholic theology in terms of God, world, human, salvation. She was in close contact with the Pope and Bernard, it shows that she developed a theology on the line of the Church. Part of this theology was the perception of "others". For example, the pagan danger that Hildegard frequently expressed in her works, it aimed to reduce the impact of Christianity and paganism. Although Christianity became widespread during this period, it is possible to say that the Church and mystics such as Hildegard fought against the revival of paganism.
She has more positive thoughts about Jewish heritage because Christianity depends it on theological and historical ties. However, Hildegard harshly criticized the Jews because they did not accept Jesus and crucified him. On the other hand, she believes that Judaism and Christianity are separated about mercy. According to her, Jesus eased the hardship of religious law. Thus, she pointed out that Jesus overhauled Judaism and the Old Testament which emphasized law. According to Hildegard, one of the differences between Judaism and Christianity is that Judaism is a world-oriented religion, but Christianity gained spirit through asceticism and monastery. Another group that Hildegard mentioned in her letters and visions is heretics. Although she did not mention precisely, it is clear that the features of this heretical group are Cathars. She often mentioned about the danger of Cathars, whose activities had increased in Europe. She warned the priests and the people of the danger of Cathars in the sermons tours. Hildegard accepted the rise of the Cathars as the devil coming out of the bottomless pits and warned the Church for their destruction. Emperor Friedrich supported the Crusades like Bernard and he died during these expeditions. We can say that she is not completely unaware of the Muslims because of these relationships. The thesis ends with "Conclusion" which includes the findings of the study. Additionally, the study is enriched maps, figures and pictures which including cities, monasteries and visions of Hildegard.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Thesis Abstracts |
Authors | |
Publication Date | August 26, 2019 |
Submission Date | May 7, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 |