Bir ayrımcılık türü olarak yaşçılık, 21. yy’da kamusal mekanların tasarımında etkili olan neo-liberal politikalara bağlı olarak yaygınlaşan ‘dışlayıcı mimarlık’ yaklaşımıyla ilişkili sosyo-mekânsal bir sorundur. Bu bakımdan çalışma, kamusal mekânda ergonomik ilkeler özelinde sosyo-mekânsal ayrımcılık anlayışını, dışlayıcı mimarlık ve örtük yaşçılık ekseninde güncel kamusal mimari mekân organizasyonları üzerinden tartışmaktadır. Araştırmanın hipotezi, kamusal alanda dışlayıcı mimarlık uygulamalarının evsizler gibi norm dışı aktörler yanında, yaş almış bireyler için de bir ayrımcılık sorunu olduğudur. Araştırmanın kapsamı, farklı dijital veri tabanları üzerinden elde edilen çeşitli kamusal alanlara ait mekân ve mobilya görselleriyle sınırlandırılmıştır. Sosyo-kültürel ve ekonomik özellikler kapsam dışında bırakılmıştır. Çalışmada araştırma yöntemi olarak, mevcut durumun gözden geçirilmesi için nicel araştırma yöntemlerinden tarama modeli tercih edilmiştir. Betimleyici çalışmanın araştırma evrenini oluşturmak için tercih edilen genel tarama modelinde iki aşamalı metodoloji uygulanmıştır. Birinci aşamada konuya içkin kavramlara ait tanımlamalar netleştirilmiştir. İkinci aşamada ise mevcut kamusal mekân ve mobilya uygulamalarına ait görseller, teorik altyapıya uygun biçimde içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; kamusal alanda dışlayıcı mimarlık uygulamalarının henüz sınırlı olduğu ancak uygulamaların yaygınlaşma potansiyeline sahip olduğu belirlenmiştir.
Ageism as a type of discrimination which is a socio-spatial problem related to the ‘exclusionary architecture’ approach, has become widespread due to the neo-liberal policies that are effective in the design of public spaces in the 21st century. In this respect, the study discusses the understanding of socio-spatial discrimination in public space, in particular ergonomic principles, on the axis of exclusionary architecture and implicit ageism, through contemporary public architectural space organizations. The hypothesis of the research is that exclusionary architectural practices in the public sphere are a discrimination problem for older persons, as well as non-normative actors such as the homeless. The scope of the research is limited to the space and furniture images of various public spaces obtained from different digital databases. Socio-cultural and economic features are excluded from the scope. In the study as a research method, the survey model -which is one of the quantitative research methods- was preferred to review the current situation. To create the research universe of the descriptive study, a two-stage methodology was applied in the preferred general survey model. In the first stage, the definitions of the concepts inherent in the subject were clarified. In the second stage, the visuals of the existing public space and furniture applications were evaluated by content analysis method in accordance with the theoretical infrastructure. As a result, it has been determined that exclusionary architectural practices in the public sphere are still limited, but the practices have the potential to become widespread.
Ergonomics Public Space Sociology of Space Exclusionary Architecture Discrimination space design
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Engineering |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 31, 2023 |
Submission Date | November 8, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 15 Issue: 1 |
All Rights Reserved. Kırıkkale University, Faculty of Engineering and Natural Science.