Türkiye Selçuklu Devleti, 1071 Malazgirt Savaşı’nın ardından kuruluşunu gerçekleştirmiş, kök salmak ve yurt tutmak ile geçen uzun yıllar sonunda Anadolu’da kendini kabul ettirebilmiştir. Tutunma evresi olarak tabir edebileceğimiz bu süreç 1176 Miryokefalon Savaşı ile taçlandırılmış ve Anadolu coğrafyası Türkiye olarak anılmaya başlanmıştır. Türkiye Selçuklu Devleti’nin yükseliş devri olarak kabul edilen I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) saltanatında; ekonomik, ticari, askeri ve siyasi bakımdan büyük gelişmeler yaşanmıştır. Fakat bu gelişmeler Orta Asya’dan başlayan ve geniş bir coğrafyada etkileri hissedilen Moğol saldırıları ile sarsıntıya uğramıştır. I. Alaeddin Keykubad döneminde Türkiye Selçuklu Devleti’nin toprak bütünlüğünün sağlanması için birtakım güvenlik tedbirleri alınmıştır. I. Alaeddin Keykubad’ın güçlü devlet yönetimi ve ileri görüşlülüğü sayesinde bir süreliğine Moğol tehlikesi bertaraf edilmiş olsa da menfur bir saldırı sonucu I. Alaeddin Keykubad’ın öldürülmesi ve yerine II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in gelmesiyle bu tehlike yeniden baş göstermiştir. 1243 yılında yaşanan Kösedağ Savaşı neticesinde Türkiye Selçuklu Devleti; önce mali, sonra askeri, son olarak da toprak bütünlüğü bakımından Moğol tahakkümü altına girmiştir. Dönemin Selçuklu yönetimi tarafından da büyük ölçüde kabul edilen bu durum, Anadolu Türkmenleri tarafından zaman zaman isyanların tertip edilmesine neden olmuştur (Türk Ahmet-1249, Oyuz Melik-1249, Ağaç-eri-1256, Beylerbeyi Hatiroğlu Şerafeddin-1276). Bu isyanların en büyük ve en tesirlilerinden birisi ise Karamanoğlu Mehmet Bey ve Siyavuş ittifakı neticesinde gerçekleşmiştir. Kısa süre de olsa başkent Konya’yı elde etmeyi başarmışlar, Siyavuş’u Türkiye Selçuklu Devleti tahtına oturtarak adına sikke kestirmişlerdir. Ayrıca bu isyan, direkt olarak devleti ele geçirme ve saltanatı elde etme fikri nedeniyle diğerlerinden farklılık arz etmektedir. Siyavuş, şimdiye kadar yapılan alan çalışmalarında Cimri olarak anılmakta ve büyük oranda sahte şehzade olarak kabul edilmektedir. Onun şehzadelik bahsiyle alakalı araştırmaların oldukça sınırlı ve tenkitsiz olması nedeniyle biz bu çalışmayı kaleme almaya karar verdik. Bu şekilde II. İzzeddin Keykavus’un gurbet hayatı, oğulları ve Siyavuş ile alakalı bir incelemede bulunduk. Alan çalışmaları için yararlı olmasını umuyoruz.
The Turkish Seljuk State, which was established after the Battle of Manzikert in 1071, and at the end of many years of taking hold and settling in, was able to make itself accepted in Anatolia. This process, which we can describe as the hold on to phase, was crowned with the Battle of Myriokephalon in 1176, and the Anatolian geography began to be called Turkey. In the sultanate of Alaeddin Keykubad I (1220-1237), which is considered as the rising period of the Turkish Seljuk State, significant developments had been made in terms of economic, commercial, military, and political. However, these developments were shaken by the Mongolian attacks, which started from Central Asia and were felt in a wide geography. In the reign of Alaeddin Keykubad I, a set of security measures had been taken to guarantee the territorial integrity of the Seljuk state of Turkey. Although the Mongolian threat was staved for a while through the strong state governance and farsightedness of Alaeddin Keykubad I, the murder of Alaeddin Keykubat I resulted from an atrocious attack and with ascending the throne Gıyaseddin Keyhüsrev II, this danger arose again. In consequence of the Battle of Kose Dag in 1243, the Turkish Seljuk State came under Mongolian domination, first financially, then militarily, and finally its territorial integrity. This situation, which was also admitted mainly by the Seljuk governing of the period, caused revolts to be arranged at times by the Anatolian Turkmens (Turk Ahmet-1249, Oyuz Melik-1249, Ağaç-eri-1256, Beylerbeyi Hatıroğlu Şerafeddin-1276). One of the biggest and most powerful of these revolts was realized due to the alliance of Karamanoğlu Mehmet Bey and Siyavush. Although for a short time, they took possession of the capital Konya and set Siyavush up on the throne of the Turkish Seljuk State and had coins minted on behalf of his name. In addition, this rebellion differs from the others due to the idea of directly seizing the state and achieving the sultanate. Siyavush has been referred to as Jimri regarding the field studies carried out thus far and is broadly accepted as a false prince. We decided to write this study because of rather limited and uncritical research on his princedom. Therefore, we wrote out the study related to the expatriate life of Izzeddin Keykavus II, his sons, and Siyavush. We hope it will be helpful for the field studies.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | August 12, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 16 |
Selçuk University Journal of Seljuk Studies is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).