This article focuses on Rosi Braidotti’s critical posthumanist project of subjectivity that relates human and technology on the basis of the internal connection between self and the other. Braidotti defines posthuman subjectivity as a nomadic being, which is internally differentiated, including the non-human others. Braidotti’s critical but at same time affirmative perspective on techno-scientific progress points out that human and non-human subjects can be (re)produced in a way that entangled with technology in order to eliminate gender and racial inequality from humanity’s future. Conversely, I argue that it is not possible to develop ethical relationships between technology-mediated subjects in the present time of advanced capitalism. And furthermore, the construction of posthuman subject resting on the ethics of becoming cannot be fulfilled because of the given socio-economic inequality in advanced capitalism. By adapting Braidotti’s posthuman project to Philip Dick’s story of “Human Is”, I try to demonstrate that the prediction of posthuman subject must assume a humane identity, in one way or another. In accordance with this idea, I put forward that nowadays posthuman digital subjects, connecting with techno-devices and communicating via virtual networks gradually losing their humanitarian potential to be able to create a -with a reference to Dick’s story- “value of life”. Then I discuss the status of posthuman digital subject in advanced capitalism through a reference to Deleuze’s Postscript on Societies of Control. Finally, I briefly examine the norms of personal data protection as an example of posthuman law, in which humanitarian identity and personal rights are commoditised, while the interests of companies (the forces of the market) are promoted.
Bu makale Rosi Braidotti’nin ben ve öteki arasındaki içsel bağlantı temelinde insan ve teknolojiyi birbiriyle ilişkilendiren eleştirel posthümanist öznellik tasarısına odaklanıyor. Braidotti posthuman öznelliği, insan-olmayan ötekileri kapsayacak şekilde, içsel anlamıyla farklılaşmış göçebe bir oluş şeklinde tanımlar. Braidotti’nin tekno-bilimsel ilerlemeye dair eleştirel fakat aynı zamanda olumlayıcı perspektifi, insanlığın geleceğinden toplumsal cinsiyet ve ırksal eşitsizliği tasfiye etmek adına, insan ve insan-olmayan öznelerin teknolojiye iliştirilmiş bir şekilde yeniden üretilebileceğine işaret eder. Buna karşın, ileri kapitalizmin şimdiki zamanında teknoloji dolayımındaki özneler arasında etik ilişkiler geliştirmenin mümkün olmadığını savunuyorum. Dahası, oluş etiğine dayalı insan sonrası özne inşası ileri kapitalizmdeki verili sosyo-ekonomik eşitlik nedeniyle gerçekleşemez. Braidotti’nin insan sonrası tasarısını Philip Dick’in “Human Is” öyküsüne uyarlayarak, posthuman özne öngörüsünün öyle ya da böyle insani bir kimlik varsayması gerektiğini göstermeye çalışıyorum. Bu düşünceye göre, günümüz tekno-aygıtlara bağlanan ve sanal ağlarla iletişim kuran insan sonrası dijital öznelerin, Dick’in öyküsüne atıfla, “yaşam değeri” yaratmaya ilişkin insani potansiyellerini gitgide yitirdiklerini öne sürüyorum. Ardından ileri kapitalizmde posthuman dijital öznenin ahvalini Deleuze’ün Denetim Toplumları Üzerine Postscript’ine referansla tartışıyorum. Nihayetinde, şirketlerin (piyasa güçlerinin) çıkarını teşvik ederken, insani kimliği ve kişilik haklarını metalaştıran posthuman hukukun bir örneği olarak kişisel verilerin korunmasına ilişkin normları kısaca inceliyorum.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 28, 2021 |
Submission Date | January 25, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |