Bilim ile sözde-bilim arasında
ayrım yapmak ve bilimsellik ölçütlerini belirlemek, bilim felsefesinin temel
problemlerinden biridir. Bilimin sınırlarının tespiti noktasında önemli bilim
felsefecileri, “doğrulanabilirlik”, “yanlışlanabilirlik” ve “bulmaca çözme”
gibi ölçütlerle bilimi, bilim olmayandan ayırmak için uğraşmışlardır. Fakat
mezkur ölçütlerle birlikte ileri sürülmüş olan pek çok başka ölçütün, bazı
bilgi iddialarını bilimdışı olarak nitelendirmede yetersiz kaldığı
görülmektedir. Bilim-bilim olmayan sınırının muğlaklığını teyit eden bu durum,
günümüz bilim insanlarının astrolojiye olan tutumlarında bariz bir biçimde
kendini göstermektedir. Bununla birlikte güncel “astroloji vakası”, hareket
noktası ve dile getirilen eleştirilerin mahiyeti bakımından kadim bir
tartışmayla büyük benzerlikler göstermektedir. “Kehanet vakası” olarak
adlandırılabilecek bu kadim tartışma, belirli ilkeleri, temellendirmeleri ve
biçimsel kurallarıyla “bilimsel” bir etkinlik olarak düşünülmüş olan Stoacı
kehanet anlayışı ile bu anlayışa muhalif yazarların eleştirilerini içerir.
“Astroloji
vakası” ile “kehanet vakası” arasındaki benzerliklerden hareketle bilimin
sınırları probleminin izini Antik çağda sürmek bu çalışmanın içeriğini
oluşturmaktadır. Bilimin sınırlarının metodik ölçütlerle çizilemeyeceği
iddiasından hareketle bu çalışmada ilkin, kehanete bilimsellik atfeden
Stoacıların tanımları ve temellendirmeleri ile kehanete muhalif yazarların
eleştirileri tartışılmakta; sonrasında da bu temellendirmeler ve eleştirilerden
hareketle “sözde bilimlerin” konumu değerlendirilmektedir. Son tahlilde bu
çalışma bilimi, bilim olmayandan ayıracak ölçütün metodik olmadığını; ölçütün
toplumsal yahut politik eğilimler tarafından belirlenen paradigmalardan
kaynaklandığını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Distinction between science and pseudoscience and
determining the criteria of scientificalness are one of the fundamental
problems of philosophy of science. At the point of determining the boundaries
of science, important philosophers of science have tried to distinguish science
from the non-science by the criteria such as ‘’verifiability’’, ‘’falsifiability’’
and ‘’puzzle solving’’.
However,
many other criteria, which have been put forward together with the mentioned
criteria, are inadequate to qualify some information as unscientific. This
situation, which confirms the ambiguity of the science-non-science-boundary, is
evident in the attitudes of today's scientists towards astrology. However, the
current ‘’case of astrology’’ shows a great similarity with an ancient debate
in terms of the point of departure and the nature of the criticisms being
voiced. This ancient discussion, which can be called ‘’the case of prophecy’’,
includes criticism of the Stoic prophecy which was thought to be a
‘’scientific’’ activity with certain principles, basics and formal rules, and
the criticism of the authors who opposed this understanding.
The content of this study is to trace the problem of
the boundaries of science based on the similarities between ‘’the case of
astrology’’ and ‘’the case of prophecy’’ in the ancient times. In the light of
the claim that the boundaries of science cannot be drawn by methodical
criteria, firstly, the definitions and basics of the Stoics referring to the
prophecy and the criticisms of the writers who are opposed to prophecy are
discussed; and the position of “pseudoscience” is then evaluated based on these
basics and criticisms. In the final analysis, this study tries to reveal that
the criterion which distinguishes science from non-science is not methodical;
it is rather based on the paradigms determined by social or political
tendencies.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2019 |
Submission Date | January 21, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 9 |