Human rights have become one of the most effective normative systems of our
age. States, societies, actions of individuals and even other rules are evaluated according
to whether they comply with human rights. Human rights are almost accepted as the
most fundamental normative theory of humankind. In this study, I discuss the
connections between human rights with humanism and liberalism.
Firstly, I address the relationship between ideologies and human rights; in this
way, I show how these ideologies are in harmony with human rights in general. Later,
I elaborate and concretize this relationship by showing four different and more concrete
points of contact. To examine these contact points, I use a classification based on the
concept of human rights itself. According to this classification, the concept of human
in human rights represents the relationship of these rights with humanism, and the
concept of right represents its relationship with liberalism.
In this study, I argue that there is a strong harmony between human rights and
humanism and liberalism. More specifically, I discuss four contact points. Firstly,
human rights are de facto separated from their philosophical foundations, in other
words, especially in the popular rhetoric and the practice, philosophical foundations of
the rights are obscured. Nevertheless, a secular framework is generally used when
talking about the theoretical foundations of the rights. Secondly, human rights are really
about the rights of human beings. The rights have nothing to do with the wide variety
of animal cruelties. Thirdly, the fact that human rights is a theory based on the rights,
not duties, have represents the connection between these rights and liberal
individualism. And finally, at least at the point they have reached today, human rights
paradoxically require a powerful state.
İnsan hakları çağımızın en etkili normatif sistemlerinden biri haline gelmiş
durumdadır. Devletler, toplumlar, bireysel eylemler hatta başka kurallar insan
haklarına uygun olup olmadıklarına göre değerlendirilmektedir. Fakat neticede bu
hakların belirli bir tarihsel ve toplumsal bağlam içinde ortaya çıktığı da tartışmasız bir
şekilde ortadadır. Bu çalışmada insan haklarının hümanizm ve liberalizmle ne gibi
bağlantılarının bulunduğu araştırma konusu yapılmaktadır.
Bu çalışmada, genel olarak insan hakları ile hümanizm ve liberalizm arasında
güçlü bir uyum olduğu iddia edilmektedir. Bu uyum henüz insan haklarının isminde
görünüm kazanmaktadır. İnsan hakları tamlamasındaki insan tabiri bu hakların
hümanizmle ilişkisini, hak tabiri ise liberalizmle ilişkisini sembolize etmektedir. İnsan
hakları, pek çok açıdan, hümanizme gömülü olan insan merkezci temanın ve bireycilik
başta olmak üzere liberalizmin merkezi değerlerinin normatif bir bedene kavuşmuş hali
gibidir.
Çalışmada, bu kavramsal ilişki dört somut bağlantı noktasının tartışılmasıyla
örneklendirilerek derinleştirilmeye çalışılmıştır. İlk olarak özellikle popüler söylemde
ve uygulamada insan haklarının felsefi temelleriyle bağlantısının fiilen silikleştiği iddia
edilmektedir. Öte yandan yine fiilen hakların genel olarak hümanist bir çerçeveden
temellendirildiği öne sürülmektedir. İkinci olarak hakların doğadaki başka varlıklar
üzerindeki korkunç uygulamalarımızı dikkate almayarak yalnızca insanlara odaklı
olmasının hümanist bir felsefi tercihe tekabül ettiği iddia edilmektedir. Üçüncü olarak
normatif bir sistemin alfabesi olarak ödevler yerine hakları kullanmanın liberalizmin
temel temalarından olan bireyci bir tercihe denk düştüğü öne sürülmektedir. Son olarak
hakların yapısı gereği paradoksal biçimde güçlü bir devleti dayattığı iddia edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | PUBLIC LAW |
Authors | |
Publication Date | September 12, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |