Dünya yeni bin yıla girerken demokrasi, çoğulculuk ve insan hak ve
hürriyetleri kavramları insanlığın ortak değerleri olarak önem kazanmıştır.
Birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da demokrasi, çoğulculuk ve insan hak
ve hürriyetlerine ilişkin kriterlere uyulup uyulmadığı tartışılmaktadır.
Tartışma konularından birisi de çocukların eğitim tarzını belirlemede anne ve
babalara tanınan inisiyatifin ölçüsüdür. Başta İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası
sözleşmede çocukların eğitim tarzını belirleme hakkının ebeveyne ait olduğu
hükme bağlanmıştır.
Türkiye, insan haklarını tanzim eden
Uluslararası Sözleşmeleri kabul etmiş, eğitim hakkını düzenleyen maddelerin
bazı bölümlerini de çekince koyarak imzalamıştır. Çocukların eğitim tarzını
belirleme konusunda anne ve babaya inisiyatif tanınması hükmü de çekince
konulan maddeler arasında yer almaktadır. Ancak anne ve babalara çocuklarının
eğitim tarzını belirleme konusunda tanınan inisiyatifin düzeyi tartışmalara yol
açmaktadır.
Çeşitli düşünce ve eğilimlerin
değerli kabul edilmesi, korunması ve temsil edilme hakkına sahip olması çoğulculuk olarak nitelendirilir. Temel
bir insani hak olan eğitim hakkının kullanılmasında da çoğulculuk ilkesine
uyulması demokrasinin gereğidir. Milli Eğitim Politikalarının belirlenmesinde
velilerin yeterince inisiyatif sahibi olamaması demokrasinin olmazsa olmaz
şartı olan çoğulculuk ilkesinin
uygulanmasında sorunlara neden olmaktadır. Eğitim tarzını belirleyen müfredatların
hazırlanmasında anne ve babaların tercihlerinin gerektiği ölçüde dikkate
alınmaması tek tipleşme tehlikesi
doğurmaktadır. Tek tip bir eğitim programının yürürlükte olması ise yeni
kuramların, yöntem ve tekniklerin geliştirilmesine sekte vurmaktadır. Karar
aşamalarında sürece dâhil edilmeyen velilerin memnuniyet ölçüsü de sınırlı
kalmaktadır. Bu bağlamda Milli Eğitim Politikalarının belirlenmesinde Uluslararası
standartlara uyum sağlanmalı ve çekinceler adım adım kaldırılmalıdır. Şüphesiz
demokrasi, insan hakları ve çoğulculuk ekseninde Uluslararası Standartlara
uyumlu bir eğitim politikasının uygulanması hem akademik hem de değerler eğitimi
alanında çıtanın yükselmesine imkân sağlayacaktır.
As the world enters the new millennium, the concepts
of 'democracy', 'pluralism' and 'human rights and freedoms' have gained
importance as the common values of mankind. As in many fields, it is discussed
in the field of education as well whether the criteria of democracy and human
rights are followed or not. One of the discussion topics is the degree of
initiative that has been provided to the parents in determining their
children's education style. In many international conventions, especially in
the Universal Declaration of Human Rights and the Convention on the Rights of
the Child, it is resolved that the right to determine the education style of
children belongs to parents.
Turkey has accepted the International Conventions
regulating human rights and has signed some parts of the items regulating right
to education by making reservations. The provision of providing the parents the
initiative in determining the education style of children is also among the
items that are made a reservation.
However, the degree of initiative that has been provided to the parents
in determining their children's education style leads to debate.
The fact that various
thoughts and tendencies are accepted as worthy, protected and have the right to
be represented can be called as 'pluralism'. Just as in every case, respecting
the principle of ‘pluralism’ in the right to education, which is a basic human
right, is a requirement of democracy. The fact that the parents have not enough
initiative in determining the National Education Policies causes problems in
the implementation of the "pluralism" principle, which is the sine
qua non of democracy. Also, the fact that parents' preferences are not taken
into consideration in the preparation of curricula that determine the style of
education gives rise to the danger of 'monotype'. Mono-type curriculum
implementation also prevents the development of new theories, methods, and
techniques in the field of curriculum development. The satisfaction level of
the parents who are not included in the decision-making process is also
limited. In this context, international standards should be adhered to and the
drawbacks should be removed step by step in the determination of National
Education Policies. Undoubtedly, the application of an education policy in
accordance with the international standards on the basis of democracy, human
rights and pluralism will enable the rise of standards both in the academic and
values education.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | November 29, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 15 Issue: 1 |