Three gates providing access to the city from the east, west, and south have been identified on the oft-restored walls of Xanthos. This ancient city has been inhabited uninterruptedly from the Archaic period until the Middle Ages. This article focuses on the detailed study of the entrance designated as the “South Gate” that provided access to the city from the direction of the Xanthos Plain in the south. An exhaustive study of this gate had not been conducted to date. Providing access to the city via a stone-paved road that has just been unearthed outside the city, the gate had not been fully excavated due to the modern asphalt road laid immediately next to it. Due to available data and the structure of the land, it appears that the entry had a single corridor that underwent certain structural changes after its initial construction. Three different phases mark the history of this gate. The first phase of the gate must have been designed along with the city walls. As part of the defense system, the sheltered passageway has been designed as a deep corridor between the two towers. Featuring the Lesbian-style polygonal masonry used in some buildings dated to the city’s Late Archaic-Early Classical period, the towers offer approximate information on the dating of the gate’s first phase. During the Hellenistic period the gate was used in its current state with only inscriptions being added. The structural elements from the gate’s first phase were preserved during the second building stage in the 1st century A.D. According to an inscription, a single-bay arched gate known as the Gate of Vespasian was added to the north part of this span during the Pax Romana. Largely intact today and serving as one of the key symbols of the city, the upper part of the structure displays a Doric frieze. Three of the metopes feature busts of Artemis and Apollo with Leto at the center, alongside the leading gods of Lycia. The final phase of the monument’s use took place in the Early Christian Period during which the entire region faced serious threats. During this period the architectural elements of the first two phases were preserved. However, to the south-facing façade of the arched gate constructed in the second phase was added a broad bay comprised of large blocks that could be safely shut.
Kuzeye doğru yükselen kayalık bir coğrafyada konumlanmış olan Ksanthos Antik Kenti’nin, yerleşim alanı olarak varlığı arkeolojik buluntular ışığında 1. binin ilk yarısına kadar uzanmaktadır. Kent içindeki seramik bulgular ve özellikle kentin doğu ve güneydoğusunda ele geçen mezar yapıları henüz Arkaik Dönem itibarı ile tahkimatlı bir yerleşime işaret etmektedirler. Kentteki yaşamın nihai olarak sonlandığı 13. yy.’a kadar çeşitli yapım ve onarım evreleri geçirdiği anlaşılan sur duvarları, günümüzdeki çoğunlukla kalıntı olarak izlenebilen uzantısı içinde çok sayıda giriş barındırmış olmalıdır, ancak günümüzde doğu, batı ve güney yönlerde kente girişi sağlayan üç kapı ile karşılaşılmaktadır1. Batıya açılan kapı, Roma İmparatorluk Dönemi devşirme malzeme kullanımından da anlaşıldığı gibi Bizans Dönemi içinde son şeklini almıştır, ancak kent içinden doğrudan Eşen Çayı’na açılan bu kapının varlığı kentin ilk iskânı ile birlikte düşünülmelidir. Doğuda, yapı malzemesi lentosu dışında özgün konumunda korunan kapı, kentin aslında kuzeyine, dolayısıyla Sidyma, Tlos ve Telmessos’a uzanan yola açılmakta idi. Konumu yanında günümüzdeki anıtsal görüntüsü, boyutları ve farklı yapım evreleri içeren kalıntıları ile en dikkat çeken kapı kentin güneyinde yer almaktadır. Bu çalışma kapsamında ayrıntıları ile değerlendirilecek olan ve üzerindeki bir yazıtın dönemi nedeniyle Vespasianus Takı olarak da adlandırılan bu kapı Res. 1-2 Patara ve Eşen Çayı üzerindeki bir köprü2 vasıtası ile Letoon’a uzanan yollara açılmakta idi. Toplam 3 yapım evresi içerdiği anlaşılan kapının en dikkat çeken yanı büyük oranda korunan kemerli yapısıdır. Kentin Roma İmparatorluk Dönemi mimarisinin erken örneklerinden olan bu tak, Lykia hatta Anadolu genelinde Vespasianus Dönemi’ne ait neredeyse sağlam bir şekilde günümüze ulaşan az sayıdaki yapıdan biri olması nedeniyle oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu yapı, burada ele alınacak mimari dokunun kente girişteki en son elemanıdır. Yapının güneyine doğru uzanan kalıntılar, Roma Dönemi kentinin simgelerinden biri olan bu kapı öncesinde daha anıtsal bir kapı sisteminin varlığını ortaya koymaktadırlar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 20 |
Submition Date for ADALYA
The submission of the articles is between 1 September and 30 November.
Please submit your articles to the mail address adalya@ku.edu.tr in this date range; post or cargo will not be accepted. Submissions shoul be made before November 30.