Dystopia is regarded as the shadow of utopia in that it criticizes the
negative conditions of the period and paints a dark picture. But dystopia,
rather than being the shadow of utopia, aims to show the evil behind
what utopia shows as good. In addition, dystopia deals with the
shortcomings of an ideal order and the negative social structure or
conditions that may arise in the future if no action is taken. In this sense,
when the works of Yakup Kadri Karaosmanoğlu are examined, it is
possible to see the chaos that started with the collapse of the Ottoman
Empire in the last times and the many stages of social change that
started with the Republic. After the Balkan Wars I The author describes
what enemy soldiers did in Anatolia during World War II and national
struggle, and portrays Istanbul as a dystopian place. Istanbul, the
grandeur of a period, is transformed into a city where the enemy roams,
where all kinds of attacks on national values are made. In this study, the
novel Sodom and Gomore will focus on the occupation of Istanbul and its
return to dystopia through the lives of wealthy Istanbul families who
collaborated with British, French and other foreign soldiers. The national
struggle in Anatolia and the transformation of the liberation of Istanbul
into a National Awakening will be evaluated.
Distopya, dönemin olumsuz koşullarını
eleştirmesi ve karanlık bir tablo çizmesi bakımından ütopyanın gölgesi olarak
kabul görür. Ancak distopya, ütopyanın gölgesi olmaktan çok ütopyanın iyi
olarak gösterdiğinin ardındaki kötüyü göstermeyi hedefler. Ayrıca distopya,
ideal bir düzenin eksiklerini, önlem alınmazsa ileride ortaya çıkabilecek
olumsuz toplum yapısını veya koşulları konu edinir. Bu anlamda Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun eserleri incelendiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun son
zamanlarında çöküş ile birlikte başlayan karmaşayı ve Cumhuriyet ile başlayan
toplumsal değişimin birçok aşamasını görmek mümkündür. Balkan Savaşlarının
ardından I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde düşman askerlerinin
Anadolu’da yaptıklarını işleyen yazar, İstanbul’u distopik bir mekân olarak
tasvir eder. Bir dönemin ihtişamlı İstanbul’u düşmanın kol gezdiği, milli
değerlere her türlü saldırının yapıldığı bir şehre dönüşür. Bu çalışmada Sodom
ve Gomore romanında İngiliz, Fransız ve diğer yabancı askerlerle işbirliği
yapan zengin İstanbullu ailelerin yaşamları üzerinden İstanbul’un işgal edilişi
ve distopyaya dönüşü ele alınacaktır. Anadolu’da başlayan Milli Mücadele ile
İstanbul’un kurtuluşunun milli uyanışa dönüşümü değerlendirilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 33 |