The formation of sinkholes, which occurred once or twice a year on average from the 1920s to the early 2000s, has been recorded as 40 per year in the last decade and the existence of 2,240 sinkholes identified is a direct consequence of the overuse of water resources and unsustainable environmental management practices. In this respect, sinkholes, as a natural phenomenon, are included in the field of sociology due to their increasing frequency of occurrence within human activities such as climate change and unconscious agricultural practices, and ultimately their potential to affect humans. Analyzing the effects of the formation of sinkholes on societies and taking preventive and administrative measures to cope with such natural disasters has an important position within disaster sociology. Factors such as climate change, unconscious agricultural practices and misuse of underground water resources are considered as factors that trigger the formation of sinkholes. In order to minimize the impacts of such natural disasters and to ensure that societies are better prepared for disasters, a number of various measures should be taken. In particular, combating climate change, sustainable management of water resources and conscious agricultural practices can help prevent such disasters. Decisions taken to combat climate change and sustainable agricultural practices can play an important role in reducing sinkhole formation. Such preventive measures require raising awareness of local people and working in cooperation. Furthermore, monitoring and management of groundwater resources is critical to ensure their sustainable use. Considering that the depletion of natural resources and the lack of sustainable use of the environment are among the most important causes of sinkhole formation, especially in Konya, the measures to be taken should be implemented in an essential way.
Climate change Disaster management Obruks Sociology of disaster
1920’lerden 2000’li yılların başına kadar yılda ortalama bir veya iki kez görülen obruk oluşumunun son on yılda yıllık 40 olarak kaydedilmesi ve tespit edilen 2 bin 240 obruğun mevcudiyeti su kaynaklarının aşırı kullanımı ve sürdürülebilir olmayan çevre yönetimi pratiklerinin doğrudan bir sonucu olarak karşılık bulmaktadır. Bu doğrultuda obruklar, doğal bir olay olarak; iklim değişikliği ve bilinçsiz tarım uygulamaları gibi insan faaliyetleri dahilinde oluşum sıklığını artırması ve nihayetinde insanı etkileme potansiyeli nedeni ile sosyolojinin ilgi alanına dahil olmaktadır. Obrukların oluşumunun toplumlar üzerindeki etkilerini incelemek ve bu tür doğal afetlerle başa çıkmak için önleyici ve yönetici önlemler almak ise afet sosyoloji dahilinde önemli bir konum elde etmektedir. İklim değişikliği, bilinçsiz tarım uygulamaları ve yeraltı su kaynaklarının yanlış kullanımı gibi faktörler, obrukların oluşumunu tetikleyen etkenler olarak göz önüne alınmaktadır. Bu tür doğal afetlerin etkilerini minimize etmek ve toplumların afetlere daha iyi hazırlıklı olmalarını sağlamak için ise bir takım çeşitli önlemler alınmalıdır. Özellikle iklim değişikliğiyle mücadele, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve bilinçli tarım uygulamaları bu tür afetlerin önlenmesine yardımcı olabilecek niteliktedir. İklim değişikliği ile mücadele için alınan kararlar ve sürdürülebilir tarım uygulamaları obruk oluşumunu azaltmada önemli bir rol oynayabilir. Bu tür önleyici tedbirler ise yerel halkın bilinçlendirilmesi ve işbirliği içinde çalışmaları gerektirir. Ayrıca, yeraltı su kaynaklarının izlenmesi ve yönetilmesi, bu kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak için kritik bir öneme sahiptir. Özellikle Konya’da obruk oluşumunun en önemli nedenlerinde arasında doğal kaynakların tükenmesi ve çevrenin sürdürülebilir bir şekilde kullanılmaması düşünüldüğünde alınması gereken tedbirlerin elzem bir şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 1 Ağustos 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 31 Ekim 2023 |
Kabul Tarihi | 31 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |