Devlet kavramının tanımına ve oluşumuna ilişkin pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bir topluluğa mensup insanların birtakım temel haklarından vazgeçerek bir iktidara üstünlük tanıması ve yönetilmeyi kabul etmesinin genel gerekçesi üzerinde yapılan tartışmalarda güvenlik, sağlık, eğitim gibi gerekçelerle ve isteyerek bu haklardan vazgeçtiği kabul edilmeye başlanmıştır. Böylece Devlete üstün ve ayrıcalıklı bir güç tanınmış olmasının insan ögesine hizmet etmek adına yapıldığı görüşü ağırlık kazanmıştır. Ancak her halükarda insanların temel ve vazgeçilmez, devredilemez çekirdek haklarının var olduğu fikrinin yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte bu hakların güvence altına alınması ve ihlâl edilmemesi için Devlet adına hareket eden İdarenin denetlenmesi gerekmiştir. Zamanla tarafsız bir denetimin ancak yargı organlarınca gerçekleştirilebileceği görülmüş ve idarenin yargısal denetimine gidilmiştir. Ülkemizde de Kıta Avrupası’na paralel bir gelişme ile kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı yapılmış ve idarenin kamu gücüne dayanarak ve kamu yararını gözeterek gerçekleştirdiği; özel hukuk ilişkilerinden farklılık gösteren eylem ve işlemlerini denetlemek üzere idari yargılama sistemi getirilmiştir. Ancak idare hukuku kodifiye edilmemiş ve geçmişi çokta eskilere dayanmayan bir hukuk dalıdır. Bu sebeple de idare hukukunda hali hazır pek çok konuda tartışmalar devam etmektedir ve tartışmalı konulardan biri de tanık delilidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | KAMU HUKUKU |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |