Türk Borçlar Hukukunun temel ilkelerinden birisi borç ilişkisi sonrası ortaya çıkan alacak ve borçların nisbiliği ilkesidir. Buna göre kural olarak alacak borç ilişkisinin kurulmasının ardından ortaya çıkan borç ve alacak, sadece hukuki işlemin taraflarını ilgilendirmektedir. Bir hukuki işlemle, işlemin tarafı olmayan bir üçüncü kişinin borçtan sorumlu olması söz konusu değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 5. Maddesi, “Bu Kanun ve Borçlar Kanunu’nun genel nitelikte hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel borç ilişkilerine” uygulanır şeklinde hüküm koymuştur.
Miras hukuku, özel hukukun ve medeni hukukun bir alt dalı olarak Türk Medeni Kanunu içerisinde yer almaktadır. Klasik anlayış çerçevesinde bugüne kadar “Külli Halefiyet İlkesi” uyarınca, mirasbırakanın ölümüyle birlikte açılan miras sonrası tereke, mirasçılara bir bütün halinde geçer. Mirasçılar, ölümle birlikte, mirasbırakanın aktifine sahip olduğu kadar aynı anda pasifine de sahip olmaktadır. Kanun’da malvarlığı dışında özel haller de ayrıca düzenlenerek “tereke borcu” sorumluluğu esası getirilmiştir. Buna göre mirasçılar, mirasbırakanın tüm borçlarından kanunda sayılan haller saklı kalmak kaydıyla, m. 641/I ve 681/I hükümleri çerçevesinde “müteselsilen ve şahsen” sorumludurlar.
Bu düzenlemeler bir bütün halinde düşünüldüğünde mirasçıların, mirasbırakanın borçlarından şahsen ve müteselsilen sorumlu tutulmaları hakkaniyete aykırıdır. Bu çalışma ile, mirasçıların bu anlamda en fazla sorumluluğunun devletin sorumluluğunda olduğu gibi kendilerine kalan terekedeki aktiflerle sınırlı olması gerektiği kanaati sunulmuştur. Bu fikrin temelleri izah edilmeye çalışılmıştır.
Borçların Nisbiliği Mirasçının Sorumluluğu Miras Şahsen ve Müteselsilen Sorumluluk Külli Halefiyet
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | ÖZEL HUKUK |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |