Bu çalışmada, 1950’lerden 1980’lere Yönetim ve Organizasyon disiplinin dilsel gelişimi seçilmiş ders kitaplarının belge çözümlemesine tabi tutulması yoluyla incelenmiştir. Farklı kurumları temsil eden yazarların farklı tarihlerde basılmış eserlerindeki dillerinin zamanla değişim gösterip göstermediği sorgulanmıştır. Yapılan çözümlemelerde yazarların özellikle 1950’lerde ve 1960’larda hem İşletme Alanının hem de Yönetim ve Organizasyon disiplini dilinin oluşturulmasında iki meydan okumayla karşılaştıkları görülmüştür: Birincisi dilde tam karşılığı olmayan batı kökenli terimlere karşılık bulmak; ikincisi, siyasi gelişmelere bağlı olarak Türkiye’deki dil tartışmalarının etkisi altında disiplin dili kurmaya çalışmak. Yazarların dille ilişkileri açısından şu tavrı geliştirdikleri görülmüştür: (a) Bir bütün olarak Türk dilini ve özelde disiplin dilini yeniden kurmak; (b) yalnızca disiplin dilini kurmaya çalışmak; (c) dille ilgili bir iddia gütmeden anlaşılırlığı öncelemek; (d) dille ilgili hiçbir kaygı taşımadan Türkçeyi olduğu haliyle etkili kullanmayı isteyenler. Dil konusu aynı zamanda ideolojik bir tartışma olduğu için, yazarların dönemsel siyasi gelişmeler karşısında dile ilişkin yaklaşımlarında değişiklik olduğuna ilişkin ipuçlarına rastlanmıştır. Yazarların en benzeşen yönü, batı kökenli terimlere eski Türkçe kelimelere oranla daha hoşgörülü olmalarıdır. Dil sorununun ideolojik alandan 1980’lerden itibaren sıyrılmaya başladığı tespit edilmiştir. Ancak, dil üzerinden üretilen siyasi gerilimlerin bir yansıması olarak disiplin dilinin olgunlaşması ve dilsel bütünlüğün sağlanması yolunda hala alınacak mesafe olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
In this study, the linguistic development of the discipline of management and organization from the 1950s to the 1980s was examined through document analysis of selected textbooks. It has been questioned whether the languages used by authors representing different institutions in their works published at different dates have changed over time. In the analyses conducted, it was found that the authors faced two challenges, especially in the 1950s and 1960s, both in the creation of the field of business and in the language of the discipline of management and organization: the first was to find an answer to the terms originating from the West that had no exact equivalent in the Turkish language. The second was to try to establish a language for the discipline under the influence of the language debates in Türkiye, which depended on political developments. It is observed that the authors developed the following attitude regarding their relationship with the language: (a) restoration of the Turkish language as a whole and the language of the discipline in particular; (b) only attempting to establish the language of discipline; (c) prioritizing understandability without making any claims on the language; (d) those who want to use Turkish effectively as it is without any linguistic concerns. Since the language issue is also an ideological debate, evidence has been found that the authors' approach to the language has changed in light of periodic political developments. The most common aspect of all the authors is that they are more tolerant of terms of Western origin than of old Turkish words. It has been observed that since the 1980s, the language problem has begun to move beyond the ideological realm. However, as a reflection of the political tensions generated by language, it was concluded that there is still a long way to go to mature the language of the discipline and ensure linguistic integrity.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yöneylem |
Bölüm | Ana Bölüm |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 4 Eylül 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 18 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 25 Sayı: 2 |