Michel Foucault’un öznenin ölümünden, Roland Barthes’ın yazarın ölümünden bahsettiği geçtiğimiz yüzyılın sonunda Jean Baudrillard gerçekliğin öldüğünü göstermeye çalışmıştır. Yine geçen yüzyılda Hannah Arendt kötülüğün nasıl sıradanlaştırıldığını bizlere anlatmaya çalışırken Jürgen Habermas kamusal alanda iletişimsel eylemin önem kazandığına dikkatlerimizi çeker. Zygmunt Bauman’ın akışkan gerçeklik ve modernite üstüne söyledikleriyle kapattığımız 20. yüzyılın sonunda bu düşünürlerin fikirleri ışığında kamusal alanda gerçekliğin nasıl değer kaybettiği ve buna bağlı olarak kötülüğün nasıl normalleştiği görülmeye başlanarak post-truth kavramıyla artık farklı bir çağa girdiğimiz ifade edilmeye çalışılmıştır.
Hatıra Post Truth toplumsal hafıza toplumsal iletişim ulusal alegori
At the end of the last century, when Michel Foucault spoke of the death of man and Roland Barthes about the death of the author, Jean Baudrillard tried to show that reality is dead. Again in the last century, while Hannah Arendt tries to explain how evil has become ordinary, Jürgen Habermas draws our attention to the importance of communicative action in the public sphere. At the end of the 20th century, which we concluded with the words of Zygmunt Bauman on fluid reality and modernity, in the light of the ideas of these thinkers, we started to see how reality lost value in the public sphere and how evil became normal accordingly, and we tried to express that we have entered a different era with the concept of post-truth.
memory social memory social communication post-truth national allegory
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2021 |
Gönderilme Tarihi | 19 Mart 2021 |
Kabul Tarihi | 9 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 5 Sayı: 1 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International